Umut Keçer, Umut Yazıları

Rojava: “Kuşatılmış devrim ve enternasyonalizm – Umut Keçer

Rojava Devrimi, Ortadoğu ve dünya halklarının özgürlük mücadelesinde büyük bir umut olmuştur. ‘Arap Baharı’ olarak başlayan süreç, genel olarak yıkılan Arap rejimlerinden daha ileri nitelikte ve halkçı yönetimlerle sonuçlanmamıştır. En genel anlamıyla Arap Baharı’nın sonucunda emperyalizmle uyumlu ihvan veyahut selefi ağırlıklı siyasi hareketler ortaya çıkmıştır. Rojava bütün bu selefi ve ihvan ağırlıklı hareketlerden farklı olarak Suriye ve Batı Kürdistan topraklarında kurulmuş demokratik bir halk yönetimidir. Kürtler, Araplar, Süryaniler, Asuriler, Ermeniler ve bütün ezilen Suriye halklari Rojava Özerk Yönetimi bünyesinde birleşerek eski Baas Partisi despotizmine ve emperyalist destekli cihadizme karşı devrimci bir halk seçeneği üretmişlerdir.

 20 Ocak tarihinden itibaren IŞİD çeteleri Haseke şehir merkezini işgal saldırısı başlattılar. Haseke cezaevine dönük bombalı araç saldırısıyla başlayan bir organize saldırı süreci karşısında yeniden Rojava Devrimi açısından kritik mücadele süreci başlamış oldu. Rojava Devrimi güçleri bir yandan IŞİD çeteleriyle savaşırken aynı zamanda onların arkasında destekçi olan faşist Erdoğan rejimi başta olmak üzere bütün güçlerin başlattığı topyekuzn saldırı konseptiyle karşı karşıya kaldı.

 IŞİD çeteleri bizzat Türk Devleti’nin istihbarat yapılanması tarafından desteklenerek silahlandırılmıştır. Rojava Devrimi’ni boğmak isteyen faşist Erdoğan rejimi IŞİD çetelerine Kobane Direnişi sürecinde olduğu gibi işgal edici ve zayıflatıcı bir rol vermiş durumdadır. Çeteler, cezaevinden firar girişimini de içeren kapsamlı bir saldırı konseptini hayata geçirmişlerdir. Böylesi kapsamlı bir saldırıyı mevcut gücüyle IŞİD’in tek başına organize etmesi mümkün görünmemektedir. Mutlaka faşist Erdoğan rejimi ve daha önceden IŞİD’i koruyan diğer emperyalist rejimlerden destek almıştır. Rojava Devrimi’nin zayıflatılması ve yıkılması yönünde çabayı bölge düzeyinde en güçlü şekilde destekleyecek olan güç faşist AKP-MHP ittifakıdır.

Rojava Devrimi güçleri önemli bir irade göstererek çetelerin işgal ve katliam saldırısını kırdılar. QSD güçleri büyük bir askeri başarı göstererek çetelerin Haseke şehrini ele geçirme planını boşa çıkardı. Aynı zamanda cezaevinden firar eden ve şehir dışından gelen çeteler halka dönük katliamlara da imza attılar. Çatışma alanlarında sivilleri kendilerine kalkan eden bir pozisyon aldılar. QSD güçleri cephesinden yaşanan kayıpların artmasında sivil halkı koruma ve çetelerin şehre daha fazla yayılmasını engelleme çabasının payı büyüktür.

IŞİD çeteleri benzer nitelikli bir saldırıyı daha önce Musul şehrine de yapmışlardı. Bu saldırının sonucunda Musul şehrini ele geçirmişler ve binlerce insanı katletmişlerdi. Bu yönüyle Haseke saldırısının mantığı da muhtemelen benzer nitelikte bir katliamla Rojava Devrimi’ni ve halkların ortak mücadele ruhunu boğma hareketiydi.

 Elbette Rojava Devrimi’ne dönük bu saldırılar, bu devrim sürecinde Kobane direnişinden itibaren görev almış Türkiyeli enternasyonalist devrimciler açısından da önemli bir sınavdır. Her şeyden önce IŞİD çetelerinin yenilgiye uğratılıp devrimin bu selefi katliam saldırısını boşa düşürmesi konusunda enternasyonal devrimcilere büyük bir görev düşmektedir. Kürt Özgürlük Hareketi’nin büyük bedeller ödeyerek inşa ettiği Rojava Devrimi ve burada yaşayan halklar emperyalizmin ürettiği selefi cinayet çetesi olan IŞİD’in insafına terkedilemez. Bu yönüyle devrimin kazanımlarını savunmak kritik bir sorumluluktur. Enternasyonalist devrimciler bu sorumlulukla hareket etmelidir ve edecektir. Kasım Atılımı’nın açtığı yoldan yürüyen proleter sosyalistler bu yoldan ilerlemektedir. Enternasyonalizm, dergi sayfalarından İspanya iş savaşına ve Küba devrimine övgüler düzmek değildir. Belki 1936 İspanyası’nda ya da bugün Küba devrimi topraklarında bu anlamlı olabilir. Ancak Türkiye devrimcileri açısından ilk önce enternasyonalizm görevi yanı başındaki Kürt Halkı’nın özgürlük mücadelesini ve yaşam hakkını desteklemekten geçmektedir.

Madalyonun bir yüzü bu iken diğer yüzü de Rojava Devrimi ve bölge halklarının özgürlüğü için en önemli güvencenin Türkiye ve Kuzey Kürdistan topraklarını bir halklar hapishanesine çeviren faşist rejimin yıkılmasıdır. Bu yönüyle, Rojava Devrimi açısından bugün IŞİD çeteleriyle birlikte en büyük tehlike faşist AKP-MHP rejimidir. Bu rejimin yıkılması ve dolayısıyla Türkiye ve Kürdistan birleşik devriminin güçlenmesi Rojava Devrimi’nin etrafındaki kuşatmayı kıracak ve aynı zamanda onun yalnızlaşmasının önüne geçecektir. Bu yönüyle Türkiye devrimcilerinin tarihsel sorumluluğu geçmişte Filistin halkıyla olduğu gibi Rojava Devrimi’yle de enternasyonalist bir devrimci hatta dayanışma içerisinde olmak ve aynı zamanda kendi egemen sınıflarıyla tarihsel bir hesaplaşma içerisinde olarak Türkiye ve Kuzey Kürdistan birleşik devrimini gerçekleştirmektir.

Faşist Erdoğan rejiminin yıkılması birleşik devrim mücadelesinin başarı kazanmasıyla birlikte Rojava devrimi açısından önemli bir güvenlik tehdidi ortadan kalkacaktır. Aynı zamanda emperyalizm ve bölgesel güçler tarafından kuşatılmış olan devrim, içinde bulunduğu yalnızlıktan kurtulacaktır.

Bu tarihsel sorumlulukla Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerinin mücadelesinin en güçlü şekilde örgütlenmesi sorumluluğunun altını bir kez daha çizmek gerekmektedir. Faşizm ile emekçi halk arasındaki çelişkiler daha güçlü örgütlenmeli ve bu temelde proleter devrimci çizgi Türkiye coğrafyasında daha güçlendirilmelidir.

Sonuç olarak Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerin geleceği ile Rojava Devrimi’nin güvenliğinin ortaklaştığı nokta faşist Erdoğan rejiminin işgal ve sömürü düzeninin yıkılmasıdır.

Paylaşın