Umut Keçer, Umut Yazıları

Kızıldere: “Kerpiç evden başlayan direniş çizgisi” – Umut Keçer

Kızıldere direnişinin ardından yarım asır geçti. Dile kolay yarım asır. Bugün geriye baktığımızda kerpiç evde direnen devrimcilerin mücadele kararlılığı bu yarım asır boyunca devrimcilik iddiasında olanların hafızasından bir an olsun bile çıkmamıştır.

Kızıldere, Türkiye devrimci hareketi açısından önemli bir yol ayrımıdır. Kendi sağından medet uman anlayıştan kopuş ve devrimci savaş ilanıdır.  O gün Kızıldere’de Mahir Çayan önderliğinde ölümsüzleşen devrimcilerin mücadelesi bugün birçok genç devrimciye rehber olmaktadır. Kızıldere uzun süre bir keşmekeşlik içinde bulunan Türkiye devrimci hareketi açısından kendi topraklarında sağlam temelleri atılmış bir direniş inşasıdır. Devrimcilik Kızıldere Direnişi’yle amatör düzeyden çıkarak daha profesyonel bir düzey kazanmıştır. Devrim ve sosyalizm idealleri için mücadele eden devrimciler adanmış bir devrimcilik örneği göstererek Emperyalizme ve sömürü düzenine karşı ciddi bir eylem gerçekleştirmişlerdir.Devrimci eylemin kendisi bu yönüyle statükoyu dağıtmış ve ciddi bir devrimci birikim yaratmıştır. Somut durumun somut tahlili içerisinde anda devrimci mücadelenin ihtiyaçlarına cevap vermiştir.

Diğer bir önemli nokta Kızıldere eyleminin devrimci dayanışma açısından önemidir. THKP/C’li Mahir Çayan ve yoldaşları THKO’lu devrimcilerle birlikte Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamını engellemek için bu eylemi gerçekleştirmişlerdir. Bu yönüyle devrimci dayanışma açısından örnek bir devrimci yoldaşlaşma pratiği vardır. Bugün Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da yürütülen birleşik devrim mücadelesi açısından örnek bir devrimci yoldaşlığı ifade etmektedir.

Tarih boyunca sınıf mücadelesi tarihin çarkını ileriye doğru işleten önemli bir enerji yaratmıştır. Bu mücadelenin kritik aşamalarında ezilenler cephesinden yapılan olumlu ve olumsuz her türlü tutum alışın sonraki kuşaklar açısından kendi düzeyinde belirleyici bir etkisi olmuştur.  Kızıldere Direnişi de bu yönüyle işçi sınıfı ve emekçiler cephesinde büyük bir moral değer yaratmış ve bu güne kadar aktarılan bir direniş destanı olarak nesilden nesile aktarılmıştır.

Devrimci siyaset olarak bizler de Kasım Atılım’ı sonrası süreçte Kızıldere direnişi çizgisiyle daha güçlü bir şekilde ilişkilenmeye başladık. Türkiye devrimci hareketi içerisinde faşizme karşı silahlı mücadeleyi yükseltme ısrarı, beraberinde bu tarihsel pratiğin geçmişteki uygulayıcılarını daha güçlü sahiplenmeyi getirmiştir. Mahir Çayan, Kızıldere Direnişi’ne giden süreçte ve Kızıldere Direnişi esnasında tarihsel bir rol oynayarak bir devrimci önderin nasıl tutum alması gerektiği konusunda bizlere rehber olmuştur. Onun kavgada Mahir’li sadece ismiyle değil aynı zamanda mücadele içerisinde kritik anlarda aldığı devrimci tutumla kazanılmış bir ustalık olmuştur.

Kızıldere devrimciliğinin tarihsel anlamı ve sorumluluğu büyüktür. Bugün devrimci siyaset Kürdistan dağlarında gerilla direnişiyle, Türkiye metropollerinde milis eylemleriyle, zindanlarda devrimci tutsakların direnişiyle, işçi sınıfı mücadelesinin içerisinde örgütlenme çabasıyla, erkek egemenliğe karşı mücadele eden kadınlarla, gençliğin mücadele enerjisiyle bu mücadelenin örgütleyicisi olarak birleşik devrim mücadelesinin kararlı öznesidir.

Tarihsel anlamına uygun bir şekilde Mahir Çayan ve yoldaşlarının mücadelesine sahip çıkarken 50 yıl önce gerçekleşen devrimci eylemi o gün gerçekleşmiş bir kahramanlık hikayesi olarak görmemeliyiz. Doğru olan tam tersine, bugünün devrimciliğinde güncel olan ve örnek alınması gerekli olan bir devrimci pratik olarak görmektir.  Bu yönüyle, birleşik devrim mücadelesine bağlılık aynı zamanda Kızıldere Direnişi çizgisine bağlılıktır. Kızıldere destanını yazanlara en büyük bağlılık bugün çağdaş destanlar yazarak faşizme, emperyalizme ve sömürü düzenine karşı birleşik devrim mücadelesini yükseltmek ve zafere taşımaktır.

Paylaşın