Umut Keçer, Umut Yazıları

Rojava’ya işgal saldırısı Gordion Düğümü’nü çözer mi? – Umut Keçer

AKP-MHP faşist rejimi Rojava Devrimi topraklarına dönük kapsamlı bir hava saldırısı başlattı. Bu saldırı daha önceki saldırılardan farklı olarak geniş bir alanda Şehba’dan Asos Dağı’na kadar uzanan Batı ve Güney Kürdistan hatlarının derinliğinde yürütüldü. Herşeyden önce bu saldırı AKP-MHP faşizmi tarafından bizzat Rusya ve ABD’nin bilgisi dahilinde yapılmıştır. İktidarın genel politikası açısından Rojava Devrimi toprakları sürekli işgal saldırısıyla karşı karşıyadır. Aynı zamanda Medya Savunma Alanları’nda işgal saldırıları derinleşerek devam etmektedir. Bu yönüyle işgal ve savaş politikası coğrafyamız açısından yeni değildir. Ancak burada AKP-MHP iktidarının uluslararası konjonktürden yararlanarak saldırılarının niteliğini artırdırdığını görmek gerekiyor. Özellikle Rusya’nın Ukrayna’ya dönük askeri operasyonu sonrası, süreç iktidar tarafından çok ciddi diplomatik ataklarla değerlendirilmiştir. İki tarafı da idare etme ilişkisi üzerinden gelişen süreçte Erdoğan rejimi kendisini diplomatik ilişkiler zemininde daha güçlü bir şekilde tahkim etme çabası içindedir.
 
ABD cephesi açısından Erdoğan iktidarının kredisi daha da artmakta, Rusya cephesi açısından pragmatizm noktasında sınırları zorlayan bir Erdoğan, özellikle dış dünya ile kurulacak ekonomik ilişkilerde nefes borusu olarak görülmektedir. Bu tablo içerisinde şartları değerlendiren faşist iktidarın işgal saldırıları için zimmi bir onay aldığı görülüyor. Bu yönüyle özellikle Rusya ve ABD’nin denetiminde olan hava sahalarının kullanılması bu yönde yorumları doğrulamaktadır.
 
Bu tablo içerisinde AKP-MHP faşizmi iç politikada yaşadığı büyük başarısızlığı dış politikada yürüteceği atak politikalarla kapatmaya çalışmaktadır. Libya politikası, Yunanistan’la yaşanan gerilimler ve Kıbrıs meselesinde atak politikalar izleyen faşizm, dış politikada güçlü bir rejim görüntüsü çizme çabası içindedir. İç politika açısından yürütülen savaş politikalarının büyük maliyeti, düşük faiz politikası, artan döviz fiyatları ve yüksek enflasyon büyük bir çöküş süreci yaratmaktadır. Ekonomik olarak yaşanan kriz, AKP iktidarının 20 yıllık tarihinin en büyük krizidir. Bu krizden faşist iktidarın kendi imkanlarıyla çıkması mümkün görünmemektedir. Ortalama iktisat bilgisine sahip olan herkes bu ekonominin bu şekilde yürütülemeyeceğini görebilir. Elbette şunu da belirtmek gerekiyor; Erdoğan iktidarında yoksulluk ve ekonomik kriz işçi sınıfı ve emekçiler için geçerlidir. Türkiye sermaye sınıfının durumuna baktığımızda bu savaş ve kriz koşullarında kazançlarına kazanç kattıklarını görmek gerekmektedir.
 
Erdoğan iktidarı 2015 24 Temmuz’undan bu yana Kürt halkına büyük bir savaş ilan etti. Bu savaş aynı zamanda Türkiye işçi sınıfı ve emekçi halklarına ilan edilmiş bir savaştı. Erdoğan, AKP’nin yanına MHP’yi de alarak bir savaş koalisyonu kurdu. Bu koalisyon cumhuriyet tarihinin en ağır savaşını bütün imkanları kullanarak yürüttü. Kürdistan’ın kentlerini yerle bir etti. Aynı zamanda dağlarını, taşlarını bombaladı. Bu savaş aynı zamanda Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerine dönük de bir savaştır. Onlar için de yaşam 2015’den bu yana daha da zorlaştı. Sömürü çarkı daha da acımasız bir şekilde işledi. Patronlar kârlarına kâr katarken emekçiler açısından hayat daha da çekilmez hale geldi.
 
Şimdi tarihsel bir döneme girmiş bulunuyoruz. Adeta İskender’in Gordion Düğümü gibi bir çelişkiler yumağıyla karşı karşıyayız. AKP-MHP iktidarı Kürtlere ve halka karşı cumhuriyet tarihinin en acımasız saldırısını yürütüyor. Dağlarda gerillaya kimyasalla saldırıyorlar ve şehirleri, sivil halkı bombalıyorlar. Ancak iktidar bütün bu saldırılarla bir uyuşturucu bağımlısının kanını enjekte ettiği zehir misali ömrünü uzatmaktadır. Ve ancak sadece kaçınılmaz sonu ertemektedir.
 
AKP-MHP faşizminin bütün bu saldırılarındaki pervasızlığın garantisi aslında Millet İttifakı cephesinin zayıflığı ve basiretsizliğidir. Faşizm, Kürtlere her saldırdığında onu destekleyen 6’lı Masa bileşenleri AKP-MHP faşizmine aslında can simidi olmakta, onun ömrünü sürekli olarak uzatmasını sağlamaktadır.
 
Bütün bu tablonun içerisinde Türkiye siyasetinin içinde bulunduğu açmaz aslında Cumhur ve Millet İttifakı zeminine sıkışmış bir fasih daire halidir. Bu tabloyu değiştirecek ve bu çelişkiyi çözecek olan ezilenlerin devrimci eylemidir. 2015 yılından bugüne, faşist iktidarın bütün saldırılarına rağmen Kürt Özgürlük hareketi ve birleşik devrim güçleri önemli bedeller ödeme pahasına direnmiştir. Bu direniş kararlılığı ve mücadele azmi faşizmin en büyük düşmanı olmuştur.
 
AKP-MHP ittifakı Rojava’ya dönük işgal saldırılarını artırırken bu süreç aynı zamanda onun geleceği açısından belirleyici bir nitelik kazanabilecektir. Burada özellikle Türkiye cephesinde birleşik devrim güçlerinin alacağı inisiyatifin önemi büyüktür.
 
Rojava hattından Medya Savunma Alanları’na uzanan bir hatta, faşist iktidarının işgal saldırısının başarısız olması onun içinde bulunduğu fasih dairede bir çözüm yaratacaktır. Askeri açıdan başarısızlıkla birlikte faşist iktidarın elinden Türkiye cephesinde ekonomik krizin üstünü örten şovenizm şalı çekilip alınmış olacaktır. Bu yönüyle güncel devrimci görev içeride ve dışarıda faşizmin büyük bir askeri yenilgi yaşamasının koşullarını yaratmak olacaktır. Türkiye cephesinde enternasyonalizm adına dillendiren her özgürlük ve halkların kardeşliği talebi tarihsel öneme sahip olacaktır. Birleşik devrim adına gerçekleşen her devrimci eylem kritik öneme sahip olacaktır. Tabi aynı zamanda Kürt özgürlük güçleriyle omuz omuza bir şekilde enterasyonalist devrimcilik adına yürütülen devrimci savaş Türkiye ve Kürdistan birleşik devriminin gelişimi açısından niteliksel sıçrama olanakları sunacaktır.
 
Bütün bu açmaz içerisinde Gordion Düğümü’nü çözecek olan ezilenlerin devrimci şiddeti olacaktır. Faşizmin “Pençe Kılıç” edebiyatı karşısında ezilenlerin devrimci adalet kılıcı sömürü düzeninin Gordion Düğümü’nü çözecektir. Faşimin tek anladığı dil bu olacaktır. Şimdi bu temelde enternasyonalist devrimciliğin bayrağını yükseltme, Kürt halkının haklı direnişine omuz verme zamanıdır.
 
Faşizmin yenilgisi ve Kürtlerin kazanması Türkiye devrimine kazandıracaktır.

Paylaşın