Doğan Adalı, Umut Yazıları

İşçi sınıfına “dışarıdan” bilinç taşıma! -Doğan Adalı

Sınıf kavramında tartışmalı başlıklardan olan sınıf bilinci ve sınıf bilincini işçilere taşıma konusu son 10 yıldır biraz azalsa da hala gündemdedir. Hem kuramsal çözümleme çabaları, hem de güncel siyasal mücadelenin yoğun etkisi altında olması bu konuyu her daim gündemde tutmuştur. Bu nedenle sınıf kavramına paralel olarak, sınıf bilinci kavramı da Marksist-Leninist yazında oldukça önemli bir yere sahiptir. Nedir sınıf bilinci diye sorulduğunda en genel anlamıyla sınıf bilinci, “ üretim ilişkileri içerisindeki nesnel konumu nedeniyle bir sınıf oluşturan bireylerin-işçilerin kendi sınıf çıkarlarının gerektirdiği şekilde hareket etmesini sağlayan bilinçtir sınıf bilinci” diye tarif ediliyor.

Marks, bir toplumsal grubun sınıf olarak tanımlanabilmesi için gerekli olan nesnel koşulların, sınıf oluşumunun zorunlu ilk basamağı olmakla birlikte, kapitalizme karşı mücadelede ve iktidar için yeterli olmadığını belirtir birçok yazısında. Marks’ın “kendinde sınıf” ve “kendisi için sınıf” kavramlarıyla yapmaya çalıştığı bu ayrım, toplumsal bir özne olan işçi sınıfının, siyasal bir özne haline gelmesi sürecinin ayrımıdır. Lenin’de özellikle “Ne Yapmalı” kitabında sınıf bilinci, ekonomik bilinç, sosyalist bilinç ve sınıfa dışarıdan bilinç taşıma gibi birçok konuya açıklık getirmiştir.

‘İşçi sınıfına bilinç götürmeye gerek yok o her türlü bilince sahip’ ya da ‘sınıf bilincini kendi eylemiyle kendi yaratır’ diyenler dışında her sosyalistin referansı (sosyalistlerin başucu kitabı da denilen) Lenin’in Ne Yapmalı’sındaki sınıfa siyasi bilincin nasıl taşınacağını anlatan sözleridir. Uzun olması pahasına ama önemi ve anlatılmaya çalışılanın daha iyi anlaşılması açısından arka arkaya yazılmış bu konudaki iki paragrafa bir bakmak gerekir öncelikle.  

“ Siyasal sınıf bilinci, işçilere, ancak dışardan verilebilir, yani ancak iktisadi mücadelenin dışından, işçilerle işverenler arasındaki ilişki alanının dışından verilebilir. Bu bilgiyi elde etmenin mümkün olduğu biricik alan, bütün sınıf ve tabakaların devletle ve hükümetle ilişkisi alanı, bütün sınıflar arasındaki karşılıklı ilişkiler alanıdır. Onun için, işçilere siyasal bilgi vermek için ne yapmalı sorusuna yanıt, pratik içindeki işçilerin ve özellikle ekonomizme eğilim gösterenlerin çoğunlukla yeterli buldukları, “işçiler arasına gidilmelidir” yanıtı olamaz. İşçilere siyasal bilgiyi verebilmek için, sosyal-demokratlar nüfusun bütün sınıfları arasında gitmek zorundadırlar; onlar  askeri birliklerini bütün yönlere sevketmek zorundadırlar.”

 “Böyle kaba bir formülü kasıtlı olarak seçişimiz, kendimizi bu aşırı ölçüde basitleştirmiş biçimde ifade edişimiz, paradokslarla uğraşmak istediğimizden ötürü değil, ekonomistleri, şimdiye kadar affedilmez bir biçimde ihmal ettikleri görevlerini görmeye “yöneltmek”, anlamamakta direndikleri trade-unioncu siyasetle sosyal-demokrat siyaset arasındaki farkın ne olduğunu onlara göstermek içindir. Onlar için okurdan sabırsızlanmamasını, söylediklerimizi sonuna kadar sabırla dinlemesini isteyeceğiz.” (Lenin “Ne Yapmalı” sayfa 100-101)

Lenin Ne Yapmalı’da sayfalar boyu ekonomistlerin, sendikalistlerin yanlış anlayışlarını eleştiriyor ve işçi sınıfına siyasal bilincin “dışarıdan” nasıl verileceğini anlatıyor. Ama sabırsız okuyucuya sabırla okumalarını söylemesine rağmen, kasıtlı olarak kabaca yazdığı birinci paragraf ve özellikle o paragrafın sadece ilk cümlesinin yarısı “sabırsızlar” tarafından en çok okunan, en çok alıntı yapılan, en çok yanlış yorumlanan ve en çok saptırılan sözleri oluyor Lenin’in.

Geliştirdiği öncü parti, sınıfa öncülük kuramının temel taşlarından biri olarakta “dışarıdan bilinç taşıma” kavramını vurgulayan Lenin, işçi sınıfını iktidara taşıyacak bilincin, tıpkı Marks gibi sınıfın kendi gündelik pratiklerinden, yada toplumdaki kitle hareketlerinden doğmayacağını, aydınlar tarafından geliştirilen sosyalizmin ve sınıf bilincinin ancak işçi sınıfının öncü partisi tarafından, öncü işçiler tarafından sınıfa taşınabileceğini anlatır. Halen Marksizm-Leninizm adına yazılmış metinlerde görülebilen, kapitalizmin maddi gelişimi ilerledikçe işçi sınıfının kendi sınıfsal çıkarlarının farkına varacağı biçimindeki kendiliğindenci beklentiyi şiddetle red eder Lenin. Sınıf bilincinin oluşumu sürecine iradenin ve öncülüğün müdahalelerinin şart olduğunu ısrarla belirtir ve sadece belirtmekle kalmaz onun önderliğinde Bolşevik parti bunu başarılı bir şekilde uygular. İşçi sınıfının gündelik pratikleri yoluyla üretebileceği bilinci “ekonomik bilinç” olarak tanımlayan Lenin, (Marks’a dayanarak) buna karşıt olarak öncü parti tarafından sınıfa “ekonomik bilincin dışından” verilecek bilinci de “siyasal bilinç” olarak kavramsallaştırmıştır.

Lenin’in yukarıda alıntıladığımız meşhur ilk paragrafından yola çıkarak paragrafın sadece birinci cümlesinin yarısını, evet cümlenin sadece yarısını “Siyasal sınıf bilinci, işçilere, ancak dışardan verilebilir” yarım cümlesini alarak sınıfın örgütlenmesine gerek yok dışarıdan sınıfa seslensek de yeter denilerek sınıfın örgütlenmesi dışarıdan propagandaya indirgenebilmektedir. Siyasal sınıf bilinci, işçilere, ancak dışardan verilebiliyorsa sınıfı içeren parti kurmaya gerek yok diyenlerde sınıfın dışında, sınıfsız, işçisiz parti kurmaya kadar vardırmışlardır bu yanlış yorumlamayı.  Bu sapma anlayışlar sadece parti anlayışını değil sosyalizm anlayışını da sakatlamıştır.

Bu paragraflarda “sınıfa siyasal bilinci verebilmek için toplumun her kesimine gidelim” diyen Lenin, ileriki paragraflarda-sayfalarda toplumun her kesimine gidecek partinin, topluma gitmeden önce nasıl bir parti olması gerektiğini de anlatmış uzun uzun.Böyleolmasına rağmen, sadece bu cümleyi alarak, kurulduğu andan itibaren sınıf dışında her toplumsal kesime hitap eden “sosyalist” partiler kurulabilmiştir. Sadece bir paragraf sonra anlatmaya başladığı eleştirdiği sapma anlayışlara ironik bir şekilde hep Lenin referans gösterildi, bu paragraf nedeniyle ve ilginçtir hala gösterilmeye devam edilebiliyor.  

Lenin’in “işçi sınıfına siyasal sosyalist bilinç dışarıdan, ekonomist bilincin dışından verilir” biçiminde özetlenen tezi, belli başlı üç unsur içermektedir ve bu unsurlardan hiçbiri, tek başına tezi açıklamaya, doğru kavramaya ve özellikle de “sınıf ve siyasal örgüt parti” arasındaki ilişkiyi Leninist tarzda kurmaya yetmez.

Birincisi, siyasal bilinç diyebileceğimiz sosyalist teori, sosyalizm işçi sınıfının dışındaki aydınlar tarafından geliştirilmektedir (en azından bugüne kadar böyle oldu) ve aydınlar tarafından geliştirilen bu teorinin sınıfa taşınması, ulaştırılması gerekmektedir.

İkincisi, siyasi bilincin sınıfta kendiliğinden var olan ekonomik bilincin dışından verilmesi gerektiğidir. “dışında”, “dışarıda” olan bilinci taşıyacak olan özne değil bilincin kendisidir.

Üçüncüsü, Lenin ekonomistlerin siyasal bilinci “ sadece işçiler arasına gidilmelidir” sözünü eleştirir ve siyasal bilinç için sadece işçiler arasına gitmenin yeterli olmayacağını,  toplumsal devrimi hedefleyen siyasal bilincin bir bütün olduğunu o nedenle partinin toplumun tüm kesimlerine gitmesi ve oradan aldığı bilgileri de toplumsal devrim adına, bütünlüğü sağlamak adına sınıfa taşıması gerektiğini söyler. Lenin bu yönü ile de ekonomistlerin, sendikalistlerin sınıf indirgemeciliğini reddeder.

İşçi sınıfına siyasi bilincin nasıl verileceğinin önemi proletarya iktidarı iddiası ile kurulan komünist-sosyalist- partiyi (organik yapısı) ve çalışma tarzı anlayışını da doğrudan ilgilendirdiği için önemlidir. Lenin’in bu konudaki yazdıklarına baktığımızda, sadece bilincin sınıfa taşınması üzerine tartışma yapmıyor aynı zamanda bu bilinci sınıfa taşıyacak olan partide tarifleniyor Ne Yapmalı’da. Sınıf, parti, proletarya iktidarı bütünlüğü ile okunduğunda Lenin’in tezleri yerli yerine oturuyor ve hala rehberimiz olarak sınıf mücadelemize yol gösteriyor.

Paylaşın