Doğan Adalı, Umut Yazıları

Yaşamak ve yaşatmak için kapitalizmi yıkalım! – Doğan Adalı

Son dönemlerde medyada intihar haberlerini daha sık görür olduk. Egemenler kriz ve pandemi sorununa ürettikleri politikalar ile çıkış yolu bulmaktan çok uzak. Daha doğrusu buldukları çıkış yolu her zaman ki klasik yolları olan, krizin faturasını işçilere, emekçilere, esnafa ödetmek, hastalığı sürü bağışıklığı ile topluma havale etmek ve baskılarla, zor yolu ile muhalefeti bastırmak oluyor. Pandemide artan işçi, esnaf, çiftci, atanmayan insanların intiharları bu kesimlere, topluma ödetilmek istenen faturanın sonuçlarından sadece bir tanesidir.

İntihar; psikolojik, sosyal, ekonomik hatta politik nedenleri olan karmaşık bir insan davranışıdır. Yaygın algının aksine, kişi yalnızca ruhsal bunalım nedeniyle intihar etmiyor. Çelişkili gibi görünse de, intihar etmesi, her koşulda o kişinin ölmek istediğini de göstermez. Konumuz olan intiharlar, insanların kapitalizmin yarattığı sorunlarla baş edemediği ve edebileceğine dair umudunu yitirdiği durumda bireysel olarak gösterdiği uç bir tepki olarak görülebilir.

Ekonomide yaşanan durgunluk, kitlesel işten çıkarmalara bağlı artan işsizlik, yüksek enflasyon oranı ve hayat pahalılığının etkisi artan intiharların başlıca nedenleridir. Ayrıca atanmayan öğretmenlerin, sağlık çalışanlarının ve icra kıskacında olan çiftçilerin intiharları da önemli oranda arttı bu dönemde. Bu intiharlar farklı zamanlarda ve farklı yerlerde olmasına rağmen intihar sebeplerinin benzer sebepler olduğunu görüyoruz.

Yaşanılan ve muhtemelen artacak olan intiharlar, gözü sömürü ve kâr dışında hiçbir şeyi görmeyen kapitalizmin kandan beslenen vahşi yüzünü ortaya çıkartan bir veridir aynı zamanda. Gerçi kapitalizmin bu yüzünü, hemen her gün yaşanan işçi cinayetlerinde, milyarder sayısı artarken yoksulluğun artmasında, erkekler tarafından öldürülen kadın cinayetlerinde doğanın talanında, işçilerin, kadınların, öğrencilerin haklı eylemlerinde boğazımızı sıkan o ellerde sürekli görmekteyiz.

Kapitalist sistemin hakim olduğu toplumlarda sınıfsal eşitsizlik, esas olarak üretim ve bölüşüm ilişkilerinde kendini gösterir. Bu eşitsizlik son yaşanan işçi-emekçi intiharlarının sınıfsal yanını göstermektedir. İşsiz kaldığı için, borcunu ödeyemediği için bir tane bile intihar eden patron duymadık henüz. Çünkü yasalarla, teşviklerle, fonlarla korunuyor patronlar. İşçi, esnaf, çiftçi intiharları politiktir çünkü işsizlik nedeni ile artan yoksulluk, pandemi nedeni ile esnafın kapalı olması ve iflası, hükümetin çiftçiyi bitiren tarım politikaları bu intiharların sebepleridir.

Ekonomik sorunlara karşı mücadele etmeyen ve intiharı seçen insanların büyük çoğunlukla örgütsüz insanlar olduğu gözlenebilir. Örgütlü ve siyasal bilince sahip insanlar kendilerini yalnız ve çaresiz hissetmezler. Dayanışma ile çeşitli araçlarla, eylem biçimleri ile yaşadığı sorunla mücadele ederek örgütlü olmanın avantajını kullanırlar. Örgütsüz insanlar ise sorunlarını kendi başlarına çözmeye çalışırlar ve çoğunlukla altından kalkamazlar. Böyleleri için intihar son seçenek olmaktan öte kendi başına çözemediği sorunlardan kaçmak için bir tercih haline de gelmektedir. Bu durum örgütsüz halk, sınıf bilinçsiz işçiler arasında intiharların daha da artacağını göstermektedir.

Yaşanılan ve muhtemel ki artacak olan intiharların sorumlusu patronlar (kapitalist sistem) ve AKP-MHP gerici-faşist iktidarıdır, onların sömürü ve sömürgeci politikalarıdır. Bu politikalar yüzünden işçiler, esnaflar, çiftçiler, sağlıkcılar, atanmayanlar vb intihar etmektedir. Sermayenin ve sarayın ekonomi dahil tüm politikaları işsizlik, yoksulluk, savaş ve şiddet üretmektedir.

Proletarya sosyalistleri, yaşanan intiharların sebebinin sermayenin krizi ve hükümetin politikaları olduğunu en geniş şekilde teşhirini yapabilmeli, bunu bütün araçları ile işçilere ve topluma anlatabilmelidir. Sömürü politikalarını üretenlerden, işçi intiharlarından, işçi cinayetlerinden, kadın cinayetlerinden, kurtuluşun tek yolu örgütlü, birleşik mücadele vermekten geçmektedir. Mücadeleyi yükseltip, sömürü ve sömürgecilik zincirini kırmak, yayılmacı hayallere son vermek, artan intiharları engellemek, işçilerin, yoksulların, kadınların, gençlerin ve tüm ezilenlerin, ötekileştirilenlerin iktidarını, sosyalist iktidarı kurmaktan geçmektedir.

İşçi sınıfına ve tüm topluma kölelik koşullarının dayatıldığı, işsizliğin, yoksulluğun arttığı, hakların gasp edildiği, insanların çaresizlikten intihara sürüklendiği koşullarda geçekleştirilecek 2021 1 Mayıs’ı tüm bu sorunlara karşı örgütlü ve kitlesel cevap vereceğimiz bir gün olarak önümüzde durmaktadır.

2021 1Mayısı başta işçi sınıfı olmak üzere egemenlerin, AKP-MHP gerici-faşist bloğunun yarattığı sorunları yaşayan tüm kesimlerle buluşmak, ilişkiye geçmek, onları birleşik mücadeleye katmak ve mücadeleyi yükseltmek için bir fırsattır. Yaşamak ve yaşatmak için, emeğimiz ve özgürlüğümüz için Haydi 1 Mayısa!…

Paylaşın