Cemre Abrek, Gündem, Umut Yazıları

Canan Kaftancıoğlu, seçilmişler, atanmışlar ve istifa – Cemre Abrek

Erdoğan’ın “yürekleri yetse cumhurbaşkanı istifa etsin diyecekler” söylemine en çarpıcı çıkış belki de Canan Kaftancıoğlu’ndan geldi. Kaftancıoğlu’nun sözlerini tam olarak alıntılarsak; “Demeyeceğiz çünkü CB’nı seçilmiş, kayyum rektör ise siyasi gerekçe ön planda tutularak atanmış bir kişi. Bu nedenle Melih Bulu istifa diyecek,seçilmiş CB’nını ise sandıkta halkın takdirine sunacağız. Halkın iradesine saygı duymayanların anlamasını beklemek zor olsa da durum böyle” dedi. Ardınan halk ve siyasiler arası farklılaşan hak ve ödevlerle kimin istifa isteyeceğini, kimin isteme dışında görevleri olduğunu ifade eden başka bir ek daha yaptı.
Düzeniçi siyasal bilim öğretisi; demokrasilerin tek ölçüsünün seçim olmadığını, bunun yanında denetlenme, şeffaflık, kuvvetler ayrılığı, seçilmişlerin-atanmışların istifası gibi bir çok aracın oluşturduğu bir yönetim şekli olarak anlatılagelir.


Kaftancıoğlu’nun bunları bilmediğini iddia etmek mümkün mü? Elbette değil. Peki neden “CB istifa demeyeceğiz” diyerek, buna gerekçe olarak halk iradesi vurgusunu belirtme ihtiyacı duymuştur?


Siyasi partilerin “halk iradesine saygı” gereği sandık dışında hükümetle mücadelede başka bir yolu yoksa Kaftancıoğlu’ nun cevaplaması gereken başka sorular açığa çıkmaktadır.


Mesela CHP’nin iktidar olduğu bir parlementer sistem varsayalım;
Seçilmiş bir CHP hükümetinde, 33 insan bir otelde yakılıyorsa, muhalif siyasi partiler “seçilmişleri” istifaya çağıramazlar mı? Halktan aldığı oy sayısı her türlü zülmü uygulamasını meşrulaştır mı?


Bir ülkede mesela tarihin gördüğü en büyük yolsuzluk “seçilmişler” tarafından yapılmışsa ve suç üstü yakalanmışsa, muhalif siyasilerin de onları istifaya çağırmaması Kaftancıoğlu’na göre sadece “halkın iradesine saygı” olarak açıklanabilir mi?


“Anlamasalar da halkın iradesine saygı duymak” üzere kurduğu ironik cümlelerden Kürt seçilmiş siyasiler muaf mı? Onu seçen halk iradesi, AKP’ yi seçen iradeyle aynı saygıyı haketmiyor mu?


“Anayasaya aykırı dahi olsa da” diyerek kaldırdığınız eller, tezkere destekleri ile devam ederken, o tezkereleriniz başka bir coğrafya da yaşayan halkın iradesini yağmalarken, o tezkerelerle desteklediğiniz çeteler sokakta en saldırgan erkek yöntemlerle bir Kürt kadın seçilmişi, Hevrin Halef’i arabasından indirerek katlederken, batıda “halk iradesine saygı” ironileriniz, sizi tek başına “demokrat” yapar mı?


CHP’nin neyi temsil ettiği, kimin “değirmenine su taşıdığı”na dair tarihsel analizlere girmeden konuyu ele aldığımızda mesele Canan Kaftancıoğlu’nun “demokrasi” anlayışındaki miyopluk değil, temsil ettiği partinin “kurucu” köklerinden bugüne devredilen “ehlileştirme” yönelimin farklı varyasyonlarla sürdürülmesidir. O nedenle bu açıklamalar “siyasal cehalet” değil, tam aksine bir politik yönelimin kitlelere “sol” görünümle taşınmasıdır. Tıpkı Kılıçdaroğlu’nun anne babalara seslendiği videoda “eylemsizlik” çağrısı yapması gibi…


Kaftancıoğlu’nun açıklamalarını “ifade özgürlüğü” olarak tariflemek isterdik ancak toplumsal tarihimiz siyasetin iyi niyetle değil son derece ideolojilerle üretilen bir alan olduğunu ortaya koyuyor. Ve Kaftancıoğlu’da CHP’yi var eden ideolojik yaklaşımın kurallarına ve ihtiyaçlarına göre oynuyor.


Kaftancıoğlu’da, Kılıçdaroğlu’da kapitalist sömürü sisteminin kurucu partisi olan CHP’nin bu misyonuna göre davranmak zorunda. Dün AKP üzerinden restorasyon gerçekleştirmeye niyetlenen sistemin gerçek sahipleri, kuşkusuz ona uygun bir muhalefet ölçülerini de dizayn etmişti. Bugün CHP, AKP’yi de aşan emperyal kapitalist düzenin çöküşü karşısında kitleleri sisteme karşı “makul” ölçülerde tutmaya hizmet etmektedir. Parlamentonun, seçimlerin, yargının, yazılı olan her kuralın topyekün vasfını yitirdiği bir dönemde halkın sokağa çıkması, kayyum rektör şahsında bunu uygulayan siyasal iktidara yönelmesi AKP’den çok CHP’yi tedirgin etmektedir. Tepkilerin sokağa taşmasını “kaos” gören CHP neden tedirgindir? Çünkü bu “kaos” onun özgürlükçü, halkçı, “demokrat” makyajının akmasına ve arkasına gizlediği patronların iktidarını – sömürgeyi koruma kodlarını açık etmektedir. Fırtına, yağmur, boranların etkisi sokakta hissedilir ve sokak bu nedenle her türlü makyajı bozar.

Paylaşın