Erdem Keçer, Umut Yazıları

Gençlik eylemleri toplumsal dinamikleri birleştirecektir -Erdem Keçer

Dün Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan eylemler ile özellikle kampüs içi gençlik hareketlerinin nasıl gelişip büyüdüğüne yeniden şahit olduk. Çünkü bir süredir var olan gençlik hareketleri dalgalı bir ivmede gelişim seyretmekteydi. Boğaziçi de bu dalganın bir yükseliş an’ını ifade ediyor. Fakat burada farklı olan şey ülke gündemindeki ana aksiyonların kampüs içerisinde birleşmesiydi. İşçi sınıfı ile gençlik hareketinin birleşip “kayyum” üzerinden kendisini şekillendiren faşist iktidara yönelmesi son derece önemli bir noktadır.

Boğaziçi Üniversitesi’nde gelişen bu devrimci enerji birçok üniversite öğrencisinin dikkatini hemen çekmiştir. Bu demokratik-siyasal talepler hemen devamında genişleme imkânı bulmuş ve iktidarın politikalarına karşı toplumun birçok isteğiyle harmanlanmıştır. O sebeple sadece gençlik zemininden bir talep değildir. Kendisini aşma iradesi taşımaktadır. Toplumun, faşist AKP-MHP rejimine karşı hislerini barındırdığı için de “sadece” akademik-demokratik bir taleptir diyemeyiz. Ülkemizde mevcut kayyum politikaları ve hatta şöyle diyelim faşizmin hakimiyet kurmak istediği bütün noktalara dair yaptığı tepeden inme anti-demokratik yönelimler artık kabul edilemez bir hal almıştır. Mesele Melih Bulu değildir. Mesele faşizme karşı toplumsal isteklerdir.

Gelelim eylemlerin içeriğine ve üzerimize düşen bazı görevlere: birincisi, gençliğin faşizmin kayyum politikasına karşı direnmesi ve direnişi ile yeni rektörü tanımaması galip çıkmıştır. Boğaziçi’nde hayat durmuştur. Bu saatten sonra bu atanmışın hiçbir hükmü yoktur. Doğal olarak onu atayanın da hiçbir hükmü kalmamıştır.

İkincisi, her ne kadar cılız ya da tesadüfi desek bile bir gerçek vardır. O gün Bimeks işçilerinin direnişi de gençlik hareketinin direnişi de aynı potadaydı. Sermayeye karşı emeğin direniş tarihinde önemli bir kesit olmuştur. Bu neden önemli? Bimeks işçilerinin direnişi kararlılıkla sürerken mevcut egemen sermayenin hizmetinde olan faşizmin ve onun rantçı ortaklarının politikaları geniş kitlelerde daha büyük teşhir olmuş ve sınıfın eylemleri gençlik hareketi ile daha büyük bir dinamik-moral değer ve heyecan bulmuştur.

Üçüncüsü, akademisyenler de uzun süredir süren sessizliğini bozmuştur. Kendisine son dönemlerde yeni alan açmaya başlayan demokrat ve devrimci-marksist akademisyenlerin KHK’lar ile yeniden tasfiye edilmesine karşı önemli bir duruş sergilemişlerdir.

Dördüncüsü, ülkede süregelen toplumsal bütün mücadele zeminlerine bir cesaret aşılamıştır. Çünkü polisin kalkanının alınması, kaskının kafasından çıkarılması, kaskı kafasında hala duran polislere karşı da atılan her türden cisim, plastik mermilerin karşısında durmak vs. vs. sayılabilecek birçok şey önemli örneklerdir.

Faşizmin cephesinde ise hemen bir korku kendisini var etmiştir. Onlarca öğrencinin evi basılmış ve birçokları gözaltına alınmıştır. Evinde bulunamayan bir gencin kapısı bile kırılamayınca çözümü kapı duvarını kırmakta bulmuşlardır. Burada çözümlenmesi gereken ise alelacele devletin bir hareketin önüne geçmek isteği olduğunu görüyoruz. Hatta 15 Temmuz’dan bir kare ile gençliği -dolayısıyla bütün toplum- tehdit eden faşist rejimin unsurları, gelişen devrimci hareket karşısında akıl tutulması yaşamaktadır. Bu söylemler sosyal medyadan yazılan bir tweet değildir sadece, devletin yöneliminin nasıl olacağına işaret etmektedir. Kaldı ki gözaltına alınan genç arkadaşlarımıza bu yönelim uygulanmaya çalışılmaktadır.

Burada bazı olgusal sorunlarla karşı karşıyayız. Boğaziçi gençliği Afrin direnişi zamanında da bir çıkış sergilemişti. İyi-kötü bir şekilde bu duruş sahiplenildi ama sorun şu ki bir öncülük edilemedi. Cesaret var cüret var atılım var ama saman alevi gibi sönüp gitmesi bir gençlik önderlik mekanizmasının olmayışındadır. Bundan dersler çıkarılmalıdır. Birleşik gençlik hareketi bu soruna önderlik edebilecek pratikler sergilemelidir. Faşist rejim bize saldırmadan biz onları ablukaya almalıyız. Hiç beklemedikleri anlarda çıkagelebilmeliyiz. Melih Bulu o koltuğunda rahat oturamadıkça iktidar da rahatsız edilmiş sayılacaktır. İktidara karşı pratikler ne kadar cüretli olursa bütün toplumsal dinamikler de harekete geçecektir.

Bu anlamıyla gösterilecek irade gençliğin devrimci örgütlenmesinin önünü açacaktır. Birleşik gençlik örgütlenmesi aklına ilk iş olarak pankart asmayı-bildiri dağıtmayı getirmemelidir. Yapacak daha güzel pratikler ve kampanyalar örgütlenebilecekken eski tarzlara ama sadece eski tarza hapsolmak bu toplumsal dinamiği bir kez daha “iradi” olarak ertelemektir, öncülük etmekte tereddüt etmektir.

Paylaşın