Ali Saydam, Gündem, Umut Yazıları

Statükoculuk ve hudutlar – Ali Saydam

Yan yana gelmeliyiz ama neden? Zayıf olduğumuz için mi? Mevcut veya klasik yan yana gelme metotları ortaya ‘güçlü’ bir odak çıkartabilecek yönlere sahip mi? Güçlülük nicel ve nitel koordinatlı bir parabolün ne yanına düşer?


Açıkçası klasik birleşik mücadele formları (ittifak değil) öznelerin nicel toplamları seviyesinde bir ‘güçlülük’ yaratmaktan dahi uzaktır. 1+1+1′ in 3 ettirilememesi trajedi midir? 1+1+1′ in 1 bile ettirilemediği (bileşen/imza sayısından bile az katılımlı açıklamalar, yürüyüşler vb.) trajikomik vakalarla doludur yakın geçmişimiz. Kuruluşları coşkuyla ilan edilmiş ve fakat dağılış/dağıtılış tarihleri mevcut olmadığından binlerce yıllık kavga tarihinin arasında sıkışıp kalmış, doğru düzgün yaşayamadığı gibi usulünce ölmeyi de becerememiş inisiyatif, girişim ve platformlar: Kurumların nemli depolarına göz atın, çoğunda miras pankartlara rastlayacaksınız; öyle mahzun öyle hüzünlü – tabii hala atılmadılarsa…


Platformculuğa dair

Platformculuk statükocu zeminde yaşam bulmaktır. İroniyle bahsettiğimiz ‘niceliksel trajedi’nin sebepleri de bu zeminde gizlidir: Statükoculuktan beslenen rekabetçilik, küçük hesapçılık, ‘benim parlak büyük bayrağım gözüksün yeter’cilik…


Platformculuk ve benzeri yan yana gelme metotlarının asgarileştirici, savunmaya kilitleyen, egemenlerin taktik yönetimine hapsolmaya mahkum oldukları, iş bu nedenle de bırakın kitleleri, bizzat sürecin öznelerinde dahi ‘umut’ denen o büyülü hissiyatı uyandıramadıkları açık değil mi?
Öncülüğün ihtiyaç olduğu konjonktürlerde böylesi sıradan ve artçı zeminlerle yetinmek kazandırdığından fazlasını kaybettirebilir.


Ortak-Kurmay akıl üzerine


Bugünün ihtiyacı ‘nicel’ toplanma değildir. Nitelikli-birleşik, sevk ve idare kabiliyetinde, yeniyi yaratma cüretinde, statükoculukla hesaplaşmayı niyet etmiş, pratikten öte bağlayıcılık tanımayan bir ortak-kurmay akıl yaratmak. İhtiyaç budur. Var olanı uzaktan uzağa destekleyen ‘artçılık’ değil, var olana çıkacak devrimci yataklar açabilecek, kesintisi taktik üretkenlik pusulasıyla sürekli deneyen-yoklayan, var olanı ileri taşıyan, dipte/derinde yatanı açığa çıkartan bir kolektif öncülüğün imkanları, özgücünden gayrısına bel bağlamayan bir ihtilalcilikle kurcalanmalıdır. Nicelden çok nitel meseledir bu.


Diğer taraftan toplanma eğilimi ‘akıl’ noktasında olmalı ama pratik boyutta, tam tersine, planlı ve organize bir dağınıklık, asimetri hedeflenmelidir. Öngörülebilirlik zinciri ancak böyle kırılabilir.


Son yerine

Ne yani, yan yana gelmek kötü müdür, diye sorulacak olursa; evet, bazen kötüdür. Eğer bu birliktelik zayıflığı kronikleştiriyor, öngörülebilirliği trajikleştiriyor, statükoyu derinleştiriyor, kavgayı asgarileştiriyor ve yeniyi yaratabilmenin tüm imkanlarını baskılıyorsa, evet kötüdür.


Statükoculuktan kopalım, yeniyi yaratalım. Peki statükoculuğun kurucu ve taşıyıcı özneleri bu sürecin neresinde tarif edilecek. Devrimci dayanışma hudutları içinde elbette ama, ittifakı aşan kolektif öncülüğün hudutlarının da bir o kadar dışında…

Paylaşın