Serkan Kaya, Umut Yazıları, YAZARLAR

Kimle Neden Nasıl – Birlik ve İttifaklar Serkan Kaya

Birleşik devrimin zaferine inanarak

yola düşenlerin yıldönümünde

ayak izinden gidenlere

Bir devrimci partinin birlik ve ittifak meselelerine yaklaşımı, ilgili yapının programı ve stratejisi ile doğrudan ilintilidir. Kendi amacında netleşmiş, yöntemlerini belirlemiş yapıların, “kimle, neden ve nasıl” sorularına cevap üretmesi daha somut sonuçlar üretir ve meseleyi idealize edilen, mükemmeliyetçi, iyi niyet göstergeli, soyut tariflerden çıkararak pratikleştiren bir hattın inşasında aktif özne haline getirir. Bir yapı hedefsizleşmiş, sadece aktüel politikanın çalkantılı sularında rota bulmaya çalışıyor ise onun ittifak arayışları da hedefsizliğe mahkumdur. Kime, ne için çağrı yaptığı popülizmin ışıklı dünyasında kaybolur. Aynı ışıklı dünya “sekterizmin” sol aynasında da boy verir. Kendi stratejik aynasında sadece kendini gören anlayışların da “birlik-ittifaklar” meselesine pratikleşen yanıtlar üretmesi beklenemez. Sosyalist hareketin her bölüğünün neredeyse her dönem çağrılarını yaptığı, ancak çağrıyı yapanın da çağrı yaptıklarının da “kendini” tariflemenin ötesine geçemediği, bazı lokal alanlarda platformvari yaklaşımlarla pratikleşen süreçler dışında (birkaç yapı hariç) bir yöntem geliştirdiği söylenemez. Hatta “güçsüzlükten” çıkış olarak görülen bazı yaklaşımların da nicelik meselesinin ötesine geçemediği bazı “yenilgi” yıllarının atmosferinde gerçekleşen girişimlerin de “yenilgi” tadında kaldığı günleri deneyimledik. “Yeniden kuruculuk” tartışmalarının egemen olduğu yıllarda “yıkıcılık” eyleminin unutulduğu ve pratikleşmeyen teorinin nasıl eskiyi an be an üreten politik kulüplere dönüştüğüne de şahit olduk.

Bu açıdan birlik ve ittifaklar konusu, strateji ve taktikler meselesi ile iç içe geçen bütünlükte ele alınması gereken bir konudur. Tüm taktik ittifaklar, esasta stratejiye hizmet eden, onu güçlendiren, stratejinin programına yol açıcı mahiyette olmalıdır. “Güçsüzlük” sarmalı ile ele alınan her yaklaşım -taktik düzeyde dahi olsa- ittifak anlayışlarında, güçlü olanın yanında nesneleştirici savrulmalara yol açar. Verili durumu aşmak bir yana, verili duruma – kendiliğindenciliğe hapsolur. 

Hiçbir birlik ve ittifak gündemi “iyi insanlar – başka alternatif yok vb.” naifliği ile ele alınamaz. Devrimci siyaset meseleye programatik hedefler bütünlüğü ile yaklaşır. Bu programatik hedefe yakınlık / uzaklık dizilimi ile tarif edilen güçler; devrimci siyasetin stratejik birlik ve taktik ittifak politikalarını belirler. Devrimci partinin politik belirlemeleri ve konumlanışı, sömürü sisteminin varlığını tüm parçaları ile bütünlüklü yok etmektir. Sömürüye, sömürgeciliğe, savaşa karşı sürdürdüğü mücadelesi aynı zamanda onun ittifak sıralamalarını ve tarifini de içerir. 

Devrimci siyasetin programatik varlık nedeni emperyalist-kapitalist dünyada onun mülkiyet ilişkilerine son verecek işçi sınıfı öncülüğünde sömürü düzenini ortadan kaldıracak sosyalizmin inşasıdır. Bu stratejik olandır. Hiçbir devrimci yapının bunun dışında bundan ayrı kendinden menkul varlık nedeni olamaz. Kapitalist devlet aygıtının “devrimci” yöntemlerle aşılması, yani “Zor, yeni bir topluma gebe olan her eski toplumun ebesidir” ilkesini bilinmez bir geleceğe ertelemeden, bununla inşa olan, yapılar bu stratejinin yapıcılarıdır. Sömürü ve mülkiyet ilişkilerine son verme mücadelesinin stratejik birlik güçleri bu yapılardır. “Organik birlik” başka bir yazının konusu olmakla birlikte, devrimci siyasetin temel metinlerinde de ortaya çıkan bu yaklaşımın bir merkez halinde var olması, aktüel siyasetin dışında yıkıcılığı ve kuruculuğu örgütlemesi ve kurmaylığa dönüşmesi önceldir. Bu kurmaylık; hükümet partilerini ve devletin yönetim biçimlerini aşan, doğrudan kapitalist devlet aygıtını ve ilişkilerini hedefleyen bir devrimci hattın kurucu öznesini yaratmaya muktedirdir. Devrimci siyasetin kurmaylığı “birleşik devrimci merkezin” inşası ile şekillenebilir. O nedenle devrimci siyasetin “birlik ve ittifaklara” yaklaşımında esası teşkil eden şey, bu stratejiye sahip güçlerle sömürünün kalbine taarruzu esas alan birleşik merkezin inşasıdır. Bu yaklaşımın liberal, küçük burjuva solla buluşması taraflardan birinin diğerini kendine doğru değiştirme durumu oluşmamışsa imkansızdır. 

Sömürüye karşı aynı stratejik öneme sahip yaklaşım sömürge haline getirilmiş ezilen ulusun özgürlük hareketine ve onun parçalarına da yaklaşımdır. Bu aynı zamanda sosyal şovenizmden arınmanın ve ulusalcı soldan kopuşun da gereğidir. Sömürü altındaki işçilerin burjuvaziye yedeklediği, toplumsal rızanın “düşman” tanımı içerisinde yeniden yeniden üretildiği baskı araçlarının inşa edildiği, esas çelişkiyi gizleyen kilit rolde olan sömürgecilik ancak ona karşı açık tutum alarak ve resmi tarih üretiminden bağımsızlaşarak kırılabilinir. Ezilen ulusun özgürlük hareketinden uzaklaşılarak girişilen her mücadele son tahlilde kritik anlarda egemen ulus burjuvazisine yedeklenmekten kurtulamaz. Ve kendi burjuvazisini ister ideolojik üretimi açısından, isterse örgütsel kurumları açısından her cepheden karşısına alamayan devrimci hiçbir parti onu yıkma eyleminde başarılı olamaz. Düzen sınırları içerisinde yaratılan yanılsamalı düzen karşıtı görüngüden kurtulamaz. Devrimci siyasetin sömürgeciliğe karşı mücadelesi aynı zamanda stratejik ittifak meselesine eylemli yaklaşımı da içerir. İşçi sınıfı mücadelesi ile ezilen halkların mücadelesini birleştirici her adım burjuvazinin yayılmacılığını, her türden hegemonyasını geriletici ve yıkıcı nitelik taşır. Bugün sömürgeleştirilmiş Kürt halkının özgürlük gücü ile geliştirilen her strateji, aynı zamanda dört parçasını sömürge haline getiren bölge devletlerinin de geriletilmesine ve bölge halklarının birleşik mücadelesine yol açacaktır. Halkların birleşik mücadelesi devrimci siyaset açısından bu stratejik öneme sahiptir. Ancak halkların birleşik mücadelesinin tarihsel rolünü oynaması Türkiye işçi sınıfının ayağa kaldırılması ile anlamını bulacaktır. Bunun yolu da bu rolü taşıyan komünist öznelerin birleşik devrimci merkez inşası ile şekillenebilir. 

Yaşadığımız bölgenin bugünü ve yarını savaş gerçekliği ile şekilleniyor. Paylaşım mücadelesinin en ağır yürütüldüğü yer bu coğrafya. Paylaşım savaşları doğrudan milyonlarca insanın canına mal oluyor. Uluslararası tekellerin sermaye birikimi uğruna milyonlarca insan savaşın bedelini ödüyor. Tüm bölge iktidarları pazarlarını korumak ya da genişletmek adına bu savaşlarda rol alıyor. Türkiye burjuvazisi de girdiği ekonomik siyasal krizlerden çıkış yolunu yeni sermaye birikimi yaratmanın yolunun işgallere dayalı yayılmacılıktan geçtiğini görüyor. Bu aynı zamanda içeride de faşizmin kurumsallaşmasını tetikliyor, güçlendiriyor. Savaş ve faşizm iç içe geçmiş iki şer olgusu olarak birbirini tamamlıyor. Biri olmadan diğeri var olamıyor. Diğeri var olmadan ötekini sürükleyemiyor. Sonuçları düzen içi, düzen dışı birçok toplumsal yapıyı derinden etkiliyor. Yaşamını doğrudan sürdüremeyecek duruma getiriyor. Kadınlardan gençlere, diyanet işleri dışındaki inanç kurumlarından sendikalara, çevreci hareketlerden yaşam değerlerini riskte gören aydınlara, yasal sınırlar içerisinde kendini var eden soldan sosyal demokratlara kadar çoğunluğu oluşturan geniş bir kesim doğrudan bu yönelimden etkileniyor. Bir muhalefet odağına dönüşmesi durumunda kitlesel sonuçlar çıkarabilecek bu potansiyel devrimci siyasetin en geniş ittifak zemini olarak değerlendirilmeli. Ancak stratejik olanın bir merkez olarak şekillenmediği koşullarda böylesi geniş ittifakların caydırıcı sonuçlar yaratamayacağı defalarca kez görüldü. Sistem içi güçlerin öncülüğüne terk edilen her ittifak zemini kitlelerin değişim isteğini istismar ederek sistemin yeniden yapılandırılmasına ve rıza üretimine hizmet edecek riskleri taşır. Devrimci siyaset; ister tabanda sokakta anlık öfke olarak gelişsin, isterse siyasal demokrasi programı altında şekillensin, bu tür oluşan tüm ittifak zeminlerinde her fırsatta meşru militan mücadeleyi örmekle, iktidara caydırıcı etkiler yaratmakla mükelleftir. 

Belirli hedefler doğrultusunda gelişen taktik ittifaklar, dönemlik güç birlikleri, geçici cepheler devrimci siyaset için her daim yer alınabilecek zeminler. Somut gündemler altında birleştirici yöntemler geliştirmek ve mücadele cephesini genişletmek stratejik hedefi olan yapılar için kaçınılmaz. Hele ki devrimci savaşı büyütmeye aday özneler için cephe genişletmek elzemdir. Meseleye esneme, ödün verme, ödün alma tartışmalarının sığlığından değil, devrimci bir mevzi oluşumunda açığa çıkaracağı fırsatları değerlendirme olanaklarına göre bakılmalıdır. Reçetelendirilmiş yasalar yoktur. Zaman ve mekâna bağlı, krizlerden devrimci durumlar çıkaran siyasal önderlikler vardır. 

Sonuç olarak devrimci siyaset açısından “birlik kavramı niceliksel bir ifade değil, devrim mücadelesine, devrimci savaşa daha fazla nitelik nasıl katılabilir sorusunun ifadesidir.” 

Paylaşın