Serkan Kaya

Biz Bu Oyunu Bozarız IV – Zafere ULAŞ’acağız – Serkan Kaya

“Ulaştan Ulaşa Ulaşır,  Kaf Dağının ardına
Tarihin Çocukları”
Orhan Türüdü

19 Şubat 1972 Rasih Ulaş Bardakçı teslim olmama geleneğini sürdürerek girdiği çatışmada ölümsüzleşti.  Onların cüretleri, devrimci kararlılıkları kuşaktan kuşağa aktarılarak geldi. 50 yıla yakındır her yıl anmalarının gerçekleşmesi bile onların sadece bir dönemin devrimcileri değil, Türkiye devriminin toprağa tohum olan önderleri olduğunun kanıtıdır. Türkiye toprakları binlerce kadın-erkek devrimciyi direnişlerde abideleştirmiştir. Binlerce devrimci devlet şiddetinin hedefi olmuş, sırası geldiğinde bedel ödeme geleneğini layıkıyla yerine getirmiştir. Devrimcilere has bu kararlılık hali, halkta, bütün devrimci hareketlerde ve hatta bazen düşman kamplarında bile saygıya nail olmuştur. Yaşar Kemal’in ifade ettiği gibi “bundan sonra yer yüzünde hep çiçekler Ulaş aça” sözü 47 yıldır hayat bulmuş, tüm devrimci kararlılıklar Ulaş olmuştur. Dünden bugüne tüm Ulaş’lar güneş olmuş, bahar olmuştur. Ancak onları önderleştiren, öncüleştiren, zamanının ilerisine fırlatan şey, tek başına bedel ödeme ve ödetme kararlılığı değil, yaşadığı an’da, statükoculuğu parçalama, ve  yeni bir yol bulma / yapma iradesi olmuştur. O nedenle onların yol göstericiliği sadece kendi tarihsel döneminde değil bugünde geçerliliğini koruyan yöntem yaratma yeteneğidir. Bu dönemin politik tarifini, o dönemin politik ifadelerinde aramak kısırlığa, o dönemin startejik adımlarından, bu döneme bakmak kesintisiz devrimci taaruza ve devrimci savaşıma ulaştırır. Dünün, bugüne yaptığı çağrıyı anlamak, bugünün devrimci – reformist kırılmasında kimin nerede saf tuttuğunun da parametresi olacaktır. Bu metodla; Ulaş’tan – Ulaş’lara bir dizi başlığı kısa kısa açmak faydalı olacaktır.

-71 Kopuşundan, Kasım Atılımına…

’71 devrimci atılımını “kopuş” tanımıyla ifade etmek, baskın verili durumun dışına, devrimci yöntemlerle çıkılmasının içeriğini yüklemektir. Burada belirgin olan ana kamplardan biri TİP’in parlamenterist, barışçıl geçisi öngören yasalcılığı, diğeri Kemalizme sosyalizm gömleği giydirmeye çalışan ve orduyu devrim müttefiki sayan  YÖN vb.lerinin “kendi sağından medet umma”  anlayışıydı. Bu politik atmosfer içerisinde yoğrulan 71 kadrolarından Mahir Çayan’ın devrimci Marksizm yorumunda yer verdiği biçimde, onu oportunizm ve reformizimden ayıran temel meselenin kendi özgücüne güvenerek yola çıkma meselesi olarak ele almasıdır. Bu anlamda başkaca bir çok nitelik yüklenebileceği kabulü ile birlikte, esas olarak 71 devrimci kopuşunun düzen içi yasalcılıktan,parlamentizmden ve kendi sağından medet umma anlayışından kopmak olduğunu kabul etmek gerekir. 71 devrimci kopuşunun mimarlarından Ulaş Bardakçı gibi, on yıllar sonra başkaca Ulaşlar  da “düşük düzey, savunmaya kilitlenmiş legalizmden ve diğer yanıyla da statükolaşmış yasadışı soldan” kopuşun Kasım atılımında önderleştiler. 90 sonrası belirgin iki damar devrimci harekete yön vermekteydi. Yasal birlik süreçleri inşa eden ve stratejik olan “leninst parti ve devrimci zoru erteleyen muhalefet solculuğu, yine eski örgüt geleneklerini sürdürerek devrimci zoru uygulamada tekrarcılaşan yasadışı sol belirgin damarlardı. Kasım Atılımı kadroları bir düzey yasal birlik partilerini oluşturan ana damar bir gelenek içerisinde yoğrulmuş, can suyunu onun devrimci zeminlerinden almış ancak bir gelenekçilik değil, dönemin devrimci görevlerine uygun stratejik olana yoğunlaşmayı ve bu arayışlarda olanlarla birlikteliği temel almıştır. Ayrı bahçelerde yetişmiş ve Kasım Atılımında “Tufan” olanlar, “Bostancı” geleneği ile de buluşarak bir devrimci kopuşu gerçekleştirmiştir. Bu kopuş derinleşmektedir.

 -Ulaş Bardakçı Savunması ve Devrimci Zora Stratejik Yaklaşım…

“THKC ve onun savaşçıları, emperyalizme karşı
bağımsızlık için silaha sarılma hakkını kullandılar.
Savaşçılarının son teki de ölene kadar
bu hakkı kullanmaya devam edeceklerdir…
Türkiye halkının kurtuluşu yolunda,
bundan böyle de savaşını sürdürecek
ve zaferi kazanacaktır…”

Ulaş Bardakçı’nın savunmasından aktardığım bu kesit 12 Mart Askeri Darbesi sonrası gerçekleşmiştir. Devrimcilerin silaha sarılma faaliyetini bir hak olarak ifade eder. Bu hakkın kullanımını burjuva anayasasını askıya alan cuntaya karşı ve onun ortadan kalkması ile son bulacak bir hak olarak değil, Türkiye halkının kurtuluş yolu olarak deklare eder. Zaten silahlı mücadeleyi başlatma ve uygulama kararları da darbe öncesine tekabül eder. Burada devrimci Marksist yaklaşımın stratejik olanına yönelim esastır. Bunu ancak ülkemizde devrimi güncel bir mesele olarak kabul edenler ve gerçekten devrim mücadelesini amasız fakatsız lafzi anlamda kullananlar değil, onun için savaşmayı göze alanlar gerçekleştirebilir. Bu sonal olarak burjuvazinin şiddet aracı olan devlet mekanizmasını parçalamanın ancak zora dayalı devrim strateji ile gerçekleşeceğinin Marksist-Leninist tezahürüdür. Bu kapitalist devlet aygıtının varolduğu her yerde geçerlidir. Ayrıca doğasında ezilenlere yönelik şiddeti barındıran örgütlü bu aygıtın varolduğu her an işçi sınıfının ve ezilenlerin ona yönelik zor kullanımı meşrudur. Ancak bu hakkın kullanımı doğru hedeflendirilemez ise karşıt güçlerin lehine dönebilecek riskler barındırır. Bu temelde 71 Devrimci Kopuşu bütün planlama ve yöntem tartışmalarını saklı tutarak zaferin stratejik yolunu da Türkiye’ de açmıştır. Yine Kasım Atılımının önderlerinden Ulaşların düşük düzey solculuktan kopuşu ve devrimci zorun örgütlenmesinde yenilmez bir savaş partisi inşası çabası tarihten ve kendinden öğrenerek aşama aşama ilerliyor. Bugün kullandığı zor araçları salt iktidarın faşist kurumsallaşması karşısında zorunlu kullandığı bir araç değil, devlet egemenliği burjuvazide olduğu sürece onu alaşağı edecek proleter devrime stratejik yaklaşımıdır. Böyle bir stratejiden yoksun olanlar, yani devrimci metodlardan reformizme yelken açanlar, faşizmin kurumsallaşması karşısında burjuva parlamentarizme ve anayasaya güzellemeler yaparak, kendi sağından medet ummaktan, ona yedeklenmekten kurtulamazlar. Bu çizgide yol alanlar için dün Ulaş Bardakçı ve yoldaşlarının mahkum ettiği reformist ve oportunist çizgi,  yaşadıkları dönem nasıl ki onları “maceracı, sol sapma” vb. ilan ettilerse, bugün de Kasım Atılımı çizgisini bu sıfatlarla mahkum etmeye çalışan düzen içi solcuğun var olduğunu bilinmekte. Aynı tanımlamalar yaşadığı dönem Lenin’e, Che’ ye, Mao’ ya da kuşkusuz kendi ülke reformistlerince yöneltilmiştir. Bazı dönemler olduğu an’da değil, tarihsel sürekliliği içerisinde hak ettiği yeri alır. Türkiye devrimci hareketinde 2000ler sonrası gerçekleşen kopuş, militan kitle mücadelesi, Gezi’ den – 11 Haziran’ a, Kasım Atılımı’ ndan –  enternasyonalizme ve birleşik devrime uzanan yolculuk tarihsel sürekliliği içerisinde hak ettiği yeri alacaktır.

  • Ulaş Bardakçı ve Siper Yoldaşlığı…

Bir kaynakta Mahir Çayan’ın THKO’ nun eylemlere başlamasından hemen sonra bunun erken olduğunu, birlikte örgütlenme teklifi yaptığı belirtilmektedir. THKO’nun bunu reddetmesinin ardından THKP’nin kuruluşuna yönelen Mahir Çayan ve Ulaş Bardakçı, THKO’lu Denizlerin serbest bırakılması talebi ile İsrail Büyükelçisi Elrom’u kaçırarak infaz eder. Ulaş’ ın yakalanması, hapisten firarı ve sonrasında çatışmada ölümsüzleşmesi sürecinin devamında THKP ve THKO kadroları NATO üssünden asker kaçırarak yeniden Denizlerin idamını engellemek ister ve 30 Mart 72’de ölümsüzleşirler. Denizlerin idamını engellemek için canlarını feda eden dost devrimci örgütler, idamı engelleyemediler ancak siper yoldaşlığını tarihe yazdırdılar. Böyle bir geleneğin ardından yakın tarih ardılı olan ’78 kuşağının birbiriyle çatışması ise bugün herkesin pişmanlıklarla, özeleştirilerle yaklaştığı bir dönem olarak duruyor. Kuşkusuz Kasım Atılımı kadroları tüm devrimci tarihi kendi mirası olarak görüyor. Ancak kendisi ile yüzleştiği gibi geleneklerin tarihine de eleştirel bakıyor. Solun parçalı yapısında bulunan ve düşük düzey solculuğun yansıması olan rekabetçi yaklaşımın karşısında takip edilen çizgi siper yoldaşlığına Ulaş’maktır. Dönemin Ulaş’larının Kasım Atılımı ile eş zamanlı hayata geçirmek için çabaladığı, öncüsü olduğu birleşik devrim formu Türkiye Devrimcileri ile Özgürlük Hareketi’nin siper yoldaşlığıdır. Enternasyonalizm tanımını “dayanışmacılıktan” çıkararak kader birliğine çevrilmesidir. Bugün ise halen devam eden Türkiye’de sosyalistlerin “Birleşik Devrimci Merkez” oluşturma girişimleri ve buna yaklaşımın stratejik hale gelmesi mirasın neresinden tuttuğunuzun ve üzerine ne inşa ettiğinizin göstergesidir. Ulaşların, Denizlerin özgürlüğü için kendi özgürlüklerini hatta canlarını ortaya koyması nostaljik bir hikaye değildir. Bu miras birleşik mücadelede, Kobane’de, kendi işgalcilerine karşı Afrin’de saf tutan, direnen devrimci güç birliğinde,  Dersim gözelerinde, zindanlarda birlikte yatılan açlıklarda, barikat başlarında yeniden yeniden Ulaş oluyor.

Son olarak Ulaş’ların THKO’lularla sürdürdükleri tartışmalarda düzendışı devrimci bir “Parti” ısrarları kaynaklara, anlatımlara yansımıştır. Kasım Atılımı kadrolarından Ulaşların yer aldığı çizginin hem içerisinden geldikleri gelenek içerisinde sürdürdükleri, hem de diğer dost devrimci örgütlerle sürdürdükleri tartışmalar da bu konuda ki ısrarları ve inşaları yazılarına ve pratiklerine yansımıştır. O parti tüm geçirdiği badirelere karşı mücadele deneyimleri ile yoğrularak, bedel ödeyerek, tasfiyeciliğe ve bozgunculuğa karşı şerbetlenerek atılımını sürdürüyor. Geride kalanlara düşen görev “Partiyle Zafere Ulaş’maktır…”

Ulaşın Mahirle kucaklaştığı gibi yoldaşlaşmaktır…

Paylaşın