En Çok Okunanlar, Mehmet Yılmaz Kaya, Umut Yazıları

Ölümsüzlerin yolunda devrim yürüyüşümüz zafere kadar sürecek – Mehmet Yılmaz Kaya

9-16 Mayıs Ölümsüzler Haftası içerisindeyiz. Mehmet Kurnaz (Ulaş Bayraktaroğlu) yoldaşın ölümsüzleştiği tarihten başlayarak, bir hafta boyunca ölümsüzlerimizi sahiplenip onların ideallerinin takipçisi olduğumuzu ifade etmemiz tarihsel sorumluluğumuzdur. Bu sorumluluk esasen ölümsüzlerden yola çıkarak Ölümsüzler Haftası’nı güçlü bir şekilde sahiplenmek, devrimci siyaseti var eden değerleri sahiplenmek anlamına gelmektedir.

Kasım Atılımı’ndan bugüne, devrimci mücadele içerisinde ölümsüzleşen yoldaşlar devrimci siyasetin ideallerine bağlılığın ve bu uğurda yaşamını feda etme iradesinin yaşam içerisinde somutlaşması anlamına gelmektedir.

Elbette Ölümsüzler Haftası’nı sahiplenmek güncel yürüyen devrimci mücadeleden bağımsız bir şekilde tek başına ölümsüzleşen yoldaşları şahıs olarak anmak ve sahiplenmek olamaz. Ölümsüzleşen yoldaşlar aynı zamanda “anda” devrimci mücadelenin ihtiyaçları temelinde devrimci sorumluluk alıp görevlerini yerine getirmişlerdir. Hiçbir bireysel çıkar gözetmeden kendilerini devrim ve sosyalizmin idealleri için feda etmişlerdir. Onları sahiplenmek demek aynı zamanda onların ideallerine sahip çıkmak, onların mücadelesinin takipçisi olduğu devrimci siyaseti sahiplenmek anlamına gelmelidir. Bugünde somut görev, devrim ve sosyalizm ideallerini daha güçlü bir şekilde sahiplenme konusunda bizleri göreve çağırmaktadır.

AKP-MHP faşist iktidarı 2015 yılından bu yana kapsamlı bir şekilde yürüttüğü savaş ve sömürü siyasetinin sonucu olarak adım adım faşizmi tahkim etmiş durumdadır. Özellikle düzen içi olmayan devrimci örgütlenmelere dönük olarak saldırgan bir politika izlemiştir. Birleşik devrim mücadelesi içerisinde olan devrimci örgütlenmeler faşizm tarafından özel olarak hedeflenmiş ve zayıflatılmak istenmiştir.

Sömürü düzeni bütün acımasızlığı ile işçi sınıfı ve emekçilerin yaşamını çekilmez hale getirirken aynı zamanda ezilenler cephesinde de direniş ve karşı koyma olanakları da güçlü bir şekilde gelişmektedir. Devrimci siyaset, geride bıraktığımız 8 yıl boyunca gücü yettiğince faşizme ve sömürü düzenine karşı mücadelede her türlü riski ve tarihsel sorumluluğu alarak bedel ödemekten geri durmamıştır.

Geride bıraktığımız 8 yıllık dönem faşizmin bütün yöntemlerini kullanarak işçi sınıfı, emekçiler ve ezilenlerin geleceğini çaldığı bir dönem olmuştur. Bu dönem içerisinde devrimci siyaset bütün olanaklarını kullanarak faşizmin baskıları karşısında devrimci ilkelerden ödün vermemiş, dönem itibarıyla belirginlik kazanan düzen içi sol arayışlarıyla mesafeli olmuştur. Esasen, 2014 yılında gerçekleşen Kasım Atılımı’nın ayak izlerini takip eden Komünar devrimcilik anlayışı her ne şekilde olursa olsun düzen solu anlayışından köklü bir kopuş hedeflemiştir.

2015 yılından başlayarak AKP-MHP faşizminin saldırıları Türkiye ve Kürdistan coğrafyasını adeta bir halklar hapishanesine çevirmiş durumdadır. Faşizmin bütün saldırıları karşısında özellikle Birleşik Devrim Hareketi’nin kurulması ve bugünlere kesintisiz bir mücadele hattıyla taşınmasında devrimci siyasetin büyük katkısı bulunmaktadır.

Güncel sınıf mücadelesi içerisinde bugünün devrimciliğini inşaa etmede ölümsüz yoldaşlarımız bizlere rehber olmaya devam etmektedir. Onların mücadele yaşamları, devrimcilik anlayışları, devrimci fedakarlıkları ve devrimcilikte ısrarları bizler için ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.

Bugün devrimci siyaset devrimci savaş alanlarında, zindanlarda, işçi sınıfı saflarında, sokaklarda ve yaşamın her alanında mücadele etmeye ve bedel ödemeye devam etmektedir. Bugün devrimci anlayışımız ölümsüzlerin anılarına bağlı kalarak geleceği örgütleme anlayışımızdır.

2015 yılından 2023 yılına uzanan mücadele sürecinde ödenen büyük bedeller pahasına faşizmin kurumsallaşması sekteye uğratılmıştır. Yaklaşan 14 Mayıs seçimleri bu yönüyle faşizmin kurumsallaşması yönünde önemli bir adımı içermektedir. AKP-MHP ittifakının seçimden başarı kazanması faşizmin toplumsal hayat üzerindeki tahkimatını derinleştirecektir. Bunun karşısında Millet İttifakı’nın kazanması, kapitalist sömürü düzeninin esasına dokunmadan sistem içi bir restorasyonla dünya kapitalist sistemiyle kurulacak eski ilişki formuna yumuşak geçiş anlamına gelmektedir. Düzen siyasetinin iki eğilimi dışında işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadelesi kritik bir öneme sahiptir. Bu yönüyle düzen siyasetinin temsilcileri dışında ezilenler cephesinden güçlü bir temsiliyeti, birleşik devrim fikrinin muhatabı olan güçlerin prestij ve hegemonya kazanması anlamına gelecektir.

Birleşik devrim mücadelesinin imkanları ve mücadelesinin sınırları bir kez daha kendini hissettirmektedir. Gelişmeler gösteriyor ki, bu seçim “karakolda” bitecek gibi görünmektedir. AKP-MHP faşist ittifakı iktidarı bırakmama konusunda kararlı hareket etmektedir.

Bu yönüyle 14 Mayıs, Türkiye ve Kürdistan coğrafyası için çelişkilerin çözüldüğü değil, daha keskinleştiği bir tarihsel dönem olacaktır.

Devrimci siyaset ısrarla işçi sınıfı ve ezilenlerin bağımsız siyasal hattını savunmuştur. Bütün hazırlığımızın ana mantığı faşizmi ve sömürü düzenini yıkmak üzerine tahkimat yapmaya dayanmaktadır. Düzen siyasetinin açmazlarını görerek devrimci siyaseti tahkim etmek, onu tahkim ederken aynı zamanda birleşik devrim mücadelesini tahkim etmek sorumluluğuyla karşı karşıyayız.

Ulaş Bayraktaroğlu başta olmak üzere ölümsüzlere bağlılık temelinde 9-16 Mayıs Ölümsüzler Haftası’nı güçlü bir şekilde sahiplenmek, aynı zamanda bugün bütün imkanlarımızı seferber ederek en güçlü şekilde devrimci mücadeleyi yükseltme görevi demektir.

Bu yönüyle ölümsüzlere sorumluluğumuz aynı zamanda bugün devrimci siyaseti güçlendirme ve örgütlenme temelinde anlaşılmalıdır. Devrim mücadelesi devam etmekte, ölümsüzlerimiz de bu mücadelenin en fedakar ve en doğru devrimcileridir.

Dağlarda, devrim topraklarında, savaş mevzilerinde, zindanlarda, kentlerin varoşlarında, işçi sınıfı saflarında, üniversitelerde ve yaşamın her alanında devrimci siyaseti örgütlemek ve geliştirmek sorumluluğuyla karşı karşıyayız.

Devrim ve sosyalizm mücadelesi açısından zorlu günler içerisindeyiz. Mücadelenin daha da sertleşeceği daha zorlu günleri de yaşayacağız. Devrimcilik açısından iradenin ve bilincin buluştuğu bir süreç içerisinde olacağız. Bizlere düşen, ölümsüzlerin ayak izlerini takip ederek hiç bir yerdeyken her yerde olarak mücadeleyi büyütmek, devrim mücadelesini zafere taşımaktır.

Son olarak, Ulaş Bayraktaroğlu yoldaşın ölümsüzleştiği 9 Mayıs, aynı zamanda Alman faşizminin Soyetler Birliği tarafından yenilgiye uğratıldığı tarihe de tekabül etmektedir. 9 Mayıs 1945 tarihinde Alman faşizmi Sovyetler Birliği Kızılordusu karşısında büyük bir yenilgiye uğramış ve teslim olmuştur. Ölümsüzler Haftası vesilesiyle insanlığı faşizm tehlikesinden kurtaran Sovyetler Birliği kahramanlarını anmak da tarihsel bir sorumluluğumuzdur.

Paylaşın