En Çok Okunanlar, Mehmet Yılmaz Kaya, Umut Yazıları

Kasım Atılımı ve partileşme iradesi, zafere giden yolu gösteriyor – Mehmet Yılmaz Kaya

Kasım Atılımı, Türkiye Devrimci Hareketi’nin mücadele tarihinde önemli sıçramayı ifade etmektedir. Kendi mevcut durumunu kabul etmeme, daha ileriye gitme ve daha devrimci bir müdahale etme arayışıdır.

Bugün, devrimci siyaset, içinden geldiği geleneğin sınırlarını aşarak daha ileride bir mücadele konumlanması içerisine girmiş bulunmaktadır. Bu sürecin gelişmesinde Kasım Atılımı’nın büyük payı vardır. Devrimcilik iddiasının güncellenmesinde ve bugünün ihtiyacı olan bir devrimcilik anlayışında Kasım Atılımı’nın yeri büyüktür. 2014 yılında gerçekleşen atılım, kendisini Rojava Devrimi’nin savunulması ve Medya Savunma Alanları’nda askeri olarak konumlanma şeklinde ifade etti. Burada yaşanan, esasen Gezi Direnişi’yle birlikte oluşan devrimci birikimin daha ileriye taşınmasıydı. Gezi Direnişi, Türkiye Devrimci Hareketinin önemli bir kısmına olanaklarının sınırlarını güçlü bir şekilde ifade etmişti.

Sömürü düzenine karşı başkaldırma eylemini hayata geçirmek ve bunu zafere taşımak mutlaka buna öncülük edebilecek bir devrimci öznenin varlığıyla mümkün olacaktır. Türkiye Devrimci Hareketi, uzun bir süredir değişik öznelerle fasih bir dairenin içerisinde dönmekteydi. Devrimci siyaset bu durumu değiştirme yolunda büyük bir adım atmıştır. Kasım Atılımı’yla birlikte mücadele araçlarında ve yöntemlerinde önemli bir ileriye gidiş ve cüret ön plana çıkmıştır. Elbette bu cüret ve ileri gidiş temelsiz bir gençlik heyecanı olamazdı.

Kobane Direnişi önemli bir tarihsel imkan olarak belirmiş ve bölgede yaşanan bu duruma güçlü bir devrimci müdahale yapılarak, enternasyonalist devrimcilik adına önemli bir pratik sergilenmişti. Aynı zamanda Medya Savunma Alanları’nda üslenilerek devrimcilik adına önemli bir cüret gösterilmişti. Bu mücadele pratiği, bu yönüyle düşünüldüğünde anlık bir gelişmeye verilen devrimci bir müdahale çabasını içermekteydi.

Sonrasında partileşme iradesinin ortaya koyulmasıyla devrimci siyaset büyük bir niteliksel değişime işaret etmiş oldu. Var olan devrimci örgütlenmeler içerisinde yeni bir partileşme iradesi yaratmak ve geleceğe dönük olarak devrimcilik iddiasını daha yükseklere taşımak Kasım Atılımı’yla yaratılan devrimci iradenin tesadüfi olmadığını ve aynı zamanda daha geniş bir mücadele hedefi taşıdığının kanıtıdır.

Uzun yıllardır ötelenen ve idealize edilen partileşme pratiği bu yönüyle gerçekleşmiş oldu. Devrimcilik açısından büyük hedefler içeren böylesi bir iradenin yaratılması başlı başına önemli bir pratik olarak kendini ifade etmişti. Partileşme iradesiyle birlikte, birleşik zeminde bir öncünün yaratılması konusunda önemli bir irade açığa çıkarılmıştır.

Partileşme süreci öncesinde yaşanan gelişmeler düşünüldüğünde 24 Temmuz 2015 tarihinde PKK ile faşist Erdoğan rejimi arasında var olan ateşkesin bitmesi ve yeni bir çatışma dönemine girilmesi önemli bir gelişme olarak kendini göstermiştir. Bu çatışma süreci AKP-MHP iktidarının kurduğu faşist ittifak ile Türkiye ve Kuzey Kürdistan halklarına dönük topyekûn bir teslim alma pratiği olarak kendisini ifade etmiş oldu. Bu saldırılar karşısında Kasım Atılımı’nın yarattığı yoldan gidilerek varılan partileşme iradesi güçlü bir devrimci hamle olarak kendisini ifade etmiştir.

Yaşanan gelişmeler düşünüldüğünde, Türkiye Devrimci Hareketi’nin büyük bir kısmı faşist iktidarın savaş ilanı karşısında geri çekilip sağa yönelirken, devrimci siyaset, bütün olanaklarını kullanarak güçlü bir devrimci savaş ilanında bulunmuş oldu. Bu savaş ilanı sadece sözde kalmayarak, Türkiye metropollerinde örgütlenen milis eylemlerinde kendisini güçlü bir şekilde ifade etmiş oldu. Yapılan onlarca milis eylemiyle Kasım Atılımı ve partileşme iradesi ülke sahasına taşınmış oldu. Yüzlerce gözaltı ve onlarca tutsak pahasına, devrimcilik bayrağı daha yukarı taşındı. Faşizmin topyekûn saldırısına karşı Türkiye cephesinden güçlü bir karşı koyuş gerçekleşmiş oldu.

Burada yaratılan enerji ve tecrübe, birleşik devrim hareketine Türkiye cephesinden büyük bir güç taşımış oldu. Halkların Birleşik Devrim Hareketi’nin kuruluş çalışmalarında güçlü bir şekilde yer alarak bu çalışmanın daha ileriye taşınması için bütün imkanlarımız seferber edilmiş oldu. Dersim dağlarından Rojava Devrimi topraklarına, oradan Türkiye metropollerine doğru bütün imkanlar zorlanarak devrimci enerji hayata geçirildi ve pratikleşti. Bu sürecin gerçekleşme sürecinde partileşme iradesinin hayata geçirilmesinin rolü büyüktü.

Rojava ve Medya Savunma Alanları’nda konumlanmayla başlayan Kasım Atılımı, partileşme pratiğiyle birlikte ülke sahasına taşınmış oldu. Kuruluşundan itibaren her aşamada birleşik devrim hareketine verilen güç ve enerji, esasen Kasım Atılımı’nın ardından partileşme pratiğiyle yaratılan enerjinin maddileşmesi olmuştur.

24 Temmuz 2015’den bugüne uzanan süreçte faşist iktidarın kullandığı her türlü karşı-devrimci saldırı yöntemi karşısında, devrimci siyaset ısrarla ve kararlılıkla devrimci mücadeleyi yürütme ve daha ileriye taşıma ısrarını sürdürmüştür. Faşizmin her türlü saldırı ve baskısı karşısında inatla devrimcilikte ısrar ettik. Bu mücadele içerisinde, elbette, önemli dönemeçlerde düşmanın saldırıları karşısında devrimci siyasetten kopanlar ve örgütlü yaşamın dışına düşenler olmuştur. Güncel devrimci görevimiz, bütün bu zorlukları görerek tekrar tekrar, ısrarla ve kararlılıkla devrimcilik mücadelesini daha ileriye taşımaktır. Bu temelde devrimcilik iddiasının en güçlü şekilde sahiplenilmesini düşündüğümüz bir tarihsel dönem içerisindeyiz.

Kapitalist sömürü düzeninin çarkları en acımasız şekilde işlerken, onun karşısında devrimcilik ısrarını büyütmek ve örgütlemek bizlerin tarihsel sorumluluğudur. Bu sorumluluğu en güçlü şekilde hayata geçirmek zorundayız. Bu yönüyle özellikle içinde bulunduğumuz tarihsel anda örgütlü mücadeleyi geliştirme ve ileriye taşıma görevi bizlerin karşısına bir kez daha güçlü bir şekilde çıkmaktadır.

Sömürü düzeni, işçi sınıfı ve ezilenlere dönük en acımasız saldırıları gerçekleştirirken onun karşısında devrimci güçlerin tarihsel sorumluluğunun ağırlığı daha da artmaktadır. Düşmanın karşı-devrimci saldırıları karşısında, devrimci safların güçlendirilmesi ve tahkim edilmesi elzemdir. Kapitalist sömürü düzeni içinde bulunduğumuz an’da işçi sınıfı ve ezilenler cephesine hiçbir dönemde olmadığı kadar bireyciliği ve örgütlü yaşamdan kaçışı empoze etmeye çalışıyor. Bu yönüyle, mücadeleyi terk etme, devrimci örgüt düşmanlığı yapma, ajanlaştırma ve itirafçılaştırma gibi pratiklerle devrimci safları paralize etme ve örgütlülüğü dağıtma faşizmin genel politikasıdır. Örgütlü mücadele mevzilerini terk etmek, beraberinde ise umutsuzluk ve “toplumun değişmeyeceği” fikrinden yola çıkarak “kapitalist birey özgürlüğü” fikrine sarılma eğilimleri bizzat AKP-MHP faşizmi tarafından devrimci saflara hakim kılınmaya çalışılmaktadır.

Faşizmin yenilemeyeceği propagandası üzerinden devrimci saflarda likidasyon yaratmak ve örgütlü mücadeleyi tasfiye etme hedefi faşizmin en temel hedefleri arasında var olmaya devam etmektedir. Faşizm, ne olursa olsun, devrimci örgütün varlığına ve mücadeleyi sürdürüyor olmasına tahammül edemez. Onu tasfiye etmek amacıyla her türlü olanağı değerlendirir. Devrimci saflarda yılgınlık ve korku atmosferini egemen kılmak için özellikle bir dönem devrimci mücadele içerisinde görev almış ancak sonrasında örgüt zeminini terk etmiş olan, düşmüş ve yozlaşmış unsurlar özel olarak kullanılmaktadır. Devrimci değerlere sırt çevirmiş olan mücadele kaçkınları devlete sığınarak itirafçı olarak devrimci mücadeleyi küçültmek ve devrimci siyasetin yarattığı değerlere saldırma konusunda düşman tarafından özel bir görevle görevlendirilmişlerdir. Faşizmin bütün saldırıları ve itirafçılaştırma hamlelerine rağmen, devrimci siyaset bütün mücadele alanlarında yoluna devam etmektedir. Düşmanın bu saldırıları karşısında en önemli çözüm, bütün mücadele alanlarında Kasım Atılımı ve sonrasında partileşme irademizi en güçlü şekilde sahiplenmek ve büyütmektir. Düşmanın istediği, devrimciliği tasfiye etmek ve onu var eden moral değerlere saldırmaktır. Bu yönüyle devrimciliği büyütmek ve devrimci siyasetin moral değerlerini en güçlü şekilde sahiplenmek düşmanın planlarını bozacaktır.

İçinde yaşadığımız tarihsel kesitte kapitalist sömürü düzeninin bütün acımasızlığıyla sömürü ilişkilerini işçi ve emekçi sınıflara dayattığı bir tarihsel an içerisindeyiz. İşçi sınıfı, emekçiler, kadınlar ve gençler yaşamın he alanında kapitalist sömürü ilişkilerini en katmerli şekilde hissediyorlar. Bu koşullar, yoksul ve emekçi halkı örgütlemek için devrimcilere büyük sorumluluk yüklüyor. Bu sorumluluğu yerine getirmek bulunduğumuz bütün zeminlerde en temel görevimizdir. Sömürü düzeninin yıkılması ve devrim yürüyüşümüzün kesintisiz ilerlemesi için bütün imkanlarımızı seferber etmemiz tarihsel bir sorumluluktur.

İçinde bulunduğumuz zamanda örgütlü olan, mücadele eden, direnen ve bedel ödeyen kazanacaktır. Düşmana vurulacak en büyük darbe Kasım Atılımı’nın açtığı yolda kararlı bir şekilde yürümek ve partileşme iradesini büyütmek olacaktır. Kasım Atılımı sonrasında devrimci siyaset önderi Ulaş Bayraktaroğlu başta olmak üzere, ölümsüz devrimcilerin anılarına sahip çıkmak kapitalist sömürü düzeninin temellerini hedef alacak bir devrimcilik anlayışını yaşamda pratikleştirmekten geçmektedir. Bu yolda ilk günkü kadar heyecanlı ve geride bıraktığımız yılların deneyimleriyle de daha tecrübeli olarak, devrimci siyaseti bulunduğumuz bütün alanlarda örgütlemek ve büyütmek sorumluluğunu yerine getireceğiz. Bu tarihsel sorumluluğun farkında olarak zafere kadar kesintisiz devrimci taarruzumuzu sürdüreceğiz.

Bugünün ihtiyacı bu devrimci iddiayı ve ısrarı büyütmektir. Devrimci siyaset olarak bu ısrarı ve iddiayı her türlü imkanla büyüteceğiz. Geçmişten bugüne kadar, mücadelede yer almış herkes devrimcilikte ısrar etme mücadelesine güç vermelidir. Ateş kuşlarının özgürlük arayışı devam ediyor. Hiçbir yerdeyken her yerde olanların devrimci iddiaları sahipsiz değildir.

Paylaşın