Gençlik, Hasan Gezgin, Umut Yazıları

“Barınmak için işgal ettik”- Hasan Gezgin

Ülkemizde herhangi bir eylemin toplumsal bir ayaklanmaya dönüşme “ihtimalinin” arttığı günleri yaşıyoruz. AKP-MHP iktidarının, sermaye ve rantçı düzenin uygulamaları karşısında kendine ait olanı almak temelinde gelişen birçok hareket egemenlerce zor ve baskı yoluyla engellenmek isteniyor. Kimi zaman bu günleri Gezi Direnişinin ön günlerine benzetiyoruz ve o günleri anımsıyoruz, kimi zaman da içerisinden geçtiğimiz sürecin bizi sürüklemesine izin veriyoruz. Her toplumsal sınıf ve kesim gibi gençlik de bu temelde sistemden “istediklerini” sıraladıkça eylemdeki pozisyonunu sürecin getirisine bırakıyor. Ancak gerçek olan şu ki; gençliğin talepleri ile iktidarın talepleri arasında temelden bir farklılık yaşanıyor. Makas gün geçtikçe açılıyor.

Gençliğin barınamıyoruz hareketi olarak sokakta yatmaya başladığı bir dönemdeyiz. Devlet bu sabah birçok ilde sokakta yatanları gözaltına aldı. Kadıköy Moda’da akrep tarzı zırhlı araçlarla gençliğin olduğu bölgeye polis giriş yaptı. Ankara’da ise parkta sabahlamak yasaklandı ama bir diğer şey parkta yürürken durmak da yasaklandı.
Birinci olarak şunu görmek gerekiyor; bu eylem tarzı nereden ve nasıl ortaya çıktı? Ev kiralamak isterken ev sahiplerinin fiyatları iki katından açmaları, yurt düzenlemelerinde adaletsizlik ve cemaatlerin aslan payına hâkim olması, birçok yurdun ise fiyatlarını artırması gibi konular yer alıyor.

İkinci olarak; pandemi devam ederken devletin yüz yüze eğitime geçme kararının tek başına ve hiçbir toplumsal analizinin olmadan buna karar vermesi. Bunu şöyle ayrıntılandırmak gerekiyor. Son yapılan birçok ankette ülkedeki temel sorunlar sıralandığında yüzde 75 gibi büyük bir oranın ekonomik krize ait olduğunu görüyoruz. Devamında Cumhurbaşkanlığı Sistemi vs… Pandemi süreci devam ederken birçok anlamda ekonomik krizin boyutları derinleşmektedir. İşsizlik toplu işten çıkarmalarla yükseliyor. Var olan asgari ücret, patronların kesintileri ile sürekli olarak azaltılıyor. İnsanların satın alma gücü düşüyor. Böyle bir ortamda fiilen gençliğin de çalışması bekleniyor. Gençlik çalıştığında bu saydığımız oranların daha da altında ücretle çalışmak zorunda kalıyor. Üstelik iş bulabilirse!

Üçüncü olarak; iktidarın rant, sömürü ve çöküş halindeki yönetememe krizinin etkilerini gençlik üzerinde irdelediğimizde, egemenlerin üst yapısal zorunun gençlikteki etkilerini görmekteyiz. Gençliğin bu sebeple tek düzelik, bilim, gençlik, ideoloji vs. diğer alanlardaki iktidar zoruna karşı doğalından bu hareketi geliştirdiğini görmek gerekiyor.
Bir hareketin doğallığı ile devrimciliği arasında bir fark vardır. Toplumsal tabanda hareketler ‘doğal’ bir taleple ortaya çıkabilirler ancak hareketin gelişim seyri sürekli olarak yön değiştirme zorlamaları altındadır. Bunu iki cephe sürekli olarak zorlar: İktidar ve devrimci gençlik cephesi. Barınamadığı için sokağa çıkan gençlik hareketi devletin saldırıları karşısında bir aksiyon üretmek zorundadır. Yoksa tersi bir durumda sadece muhalefet odağı olarak yer alır. Ülkede lokal lokal büyüyen direnişlere bir parçası olarak eklenir. İktidarı etkiler mi? Temelini etkilemez. İktidarın bu hareketleri istediği şekle büründürmesi gibi bir imkanı olamasa da onu zor ve baskı yoluyla bir sınırlar içerisine iter. Parkta uyumayla başlayan eylemler uyumakla devam eder. Yurt sorunu çözülür mü? Ev kiraları sorunu çözülür mü? Maalesef. Bu eylemler her şeye rağmen kıymetli mi? Kesinlikle. O halde derdimiz muhalefet etmek mi yoksa kazanımla mı sonuçlandırmak sorusunu kendimize doğru sormakla alakalıdır.

Barınamıyoruz hareketinin başarı kazanması ve devrimci gençlik hareketi tarihinde bir değer olabilmesi için şu anki mevcut pozisyonunu değiştirmesi gerekmektedir. AKP-MHP iktidarı ilk saldırıyı arkadaşlarımızı gözaltına alarak, zırhlı araçlarıyla bulunduğumuz yerleri basarak, parklarda istediğimiz gibi yürümemizi engelleyerek başlatmıştır. Şimdi iktidar basınında bunun her türlü kara propagandası yapılıyor. En küçükten en büyüğüne kadar, herhangi bir gençlik eylemi ve toplumsal hareket faşist iktidarın birleşerek yok etmek istediği bir dönemi yaşıyor. Çözümü birleşik gençlik mücadelesindedir.

Mevcut pozisyonumuzu değiştirmek için beyin fırtınası yapmamız lazım. Yaptığımız eylemin mağduriyet anlatısı yerine ne düzeyde faşist iktidarın temellerini etkilediğimizi yazmamız lazım. Onun için pratikleşmek gerekiyor. Beyin fırtınası git bir yurdu işgal et der, git bir sermaye odağının bürosunu işgal et der, ev sahibine kira ödemeyi reddet ve bunu uygun bir dille anlat der vs. Planlar yapalım, düşünelim, işgal edelim. Sonra gideriz bunu her yerde “barınmak için işgal ettik” diye yazarız. Barınmaya ev ve yurt çok; hele ki böylesi bir inşaatçı AKP iktidarı olduktan sonra! Mesele, bizi evimiz ve yurdumuzdan edenlerin güvenli olduklarını sandıkları yerde sabahlamak. O zaman onların tatlı uykuları kaçacaktır.
Temel muradımız barınamıyoruz diye sokağa çıktıysak bunu kendi barınma imkanlarımızı yaratmaya dönüştürmek olmalıdır. Çöküşte olan AKP-MHP faşizminin yönetememe krizine bir kriz daha eklemek olmalıdır. İşçi ve emekçilerin eylemleriyle, kadınların ve diğer bütün ezilenlerin eylemleriyle faşizme karşı mücadelede buluşmak gibi bir irade olmalıdır. Ve en önemlisi bunu iktidar ve gençlik cephesinin bu çarpışmasında gençlik hareketinin iktidar tarafından hiçbir şekilde kontrol altında tutulamayacağını göstermek olmalıdır.

Paylaşın