Gündem, Hasan Gezgin, Umut Yazıları

Nehirler okyanuslara elbet akacak! – Hasan Gezgin

“Biraz yağmur bile her gün nehirleri doldurabilir”. Bu bir Afrika sözüdür. Süreklilik, istikrar ve azim anlatır. Politik bir anlamı ilk bakışta yoktur. Peki ya bizim için var mıdır? Bu yüzyılda neyi anlatır? Ezilenlerin ve işçilerin hayatta kalma mücadelesi adına pandemi, işten kovulmak, yok edilmek vs. hangi sorunlar nehrin doldurulmasını engelleyebilir? Yaşam ‘bir şekilde’ devam ediyor. Mevsim değişecek, yağmurlar yağacak, soğuklar gelecek, devlet her yerde savaşı hızlandıracak. İşsizlik, yoksulluk, intiharlar alıp başını gidecek. Direniş artacak, mücadele büyüyecek. Haklılar kazanacak.

Haklıların savaşı büyüyor. Günlerdir işçi ve emekçilerin artan eylem haberleri dikkatle inceleniyor. Orada eylem, burada grev, öte yanda parasını alamayan işçinin kamyonları ezmesi, beri yanda sendikalı işçilerin vinçlerden işçilere seslenmesi… Yasaklar varsa akan nehirler var. Yasaklar varsa okyanuslara ulaşacak olanlar var. 

Faşist iktidarın, emekçiler derya denizlere ulaşamasın diye yaptığı organize saldırılar bile Türkiye işçi sınıfının ve yoksul Kürt halkının kapitalist sistemle olan çelişkilerini değiştiremiyor. Bu nedenledir ki kendi özünde olanı serbest bırakan işçi ve emekçi, komünal değerlerine sımsıkıya sarılıyor. ‘İçinden geldiği’ gibi davranan emekçi, hakkı olanı ‘devrimci zor’ hakkıyla alıyor.

Kabullenmek gerekir ki devrimci örgütlerimiz yeniden toparlamaya çalışıyor ve kıymet-i harbiyesi paha biçilemez olan ajitasyon faaliyetinin bazı noktalarını işçiler yaratıcı pratikleriyle konuşturuyor. Dışarıdan ‘bilinç’ götürülecek olan emekçi, ‘pratiğe’ geçmiş halde. “İşçiler nereden alıyorlar bu gücü?” diye sorsak, cevabı ‘en derinlerden’ diye gelir mi? Bize özgü literatürüyle, özgürlük gücünden mi? Bir emekçinin parasını alamadığı bir işyerinde patronun özel mülküne zarar vermesi gibi bir eylem özgürlük gücündendir. İnsani değerlerin en dibinden seslenir. Patronun işçiye iki liralık baretle değer biçtiği bir ortamda ölümden öte ne var? İşçi o tuğlaları, duvarları, “değeri” patronun üzerine doğru yıkıyor. İçinden gele gele…

Faşist iktidarın ve sermayesinin ranta, sömürüye ve işgale dayalı siyasetinin genel sonuçları işçi sınıfı üzerinde derin tahribatlar yarattı. Kendi periferinde yükselen bir sermaye grubu yaratmak adına herkesin ağzına bal çalan iktidarın yönetimi artık çöküşte. Yakın coğrafyasında istikrarsızlığın ana kaynağı konumunda olan AKP-MHP faşizmi anketlerde bile bir düşüşü yaşarken çıkış için çözüm yolları arıyor: yağmurları ve nehirleri birbirinden ayırmak, okyanuslara hiç ulaştırmamak. Peki ya coşkun akan nehirlere ne demeli? Hala esaslı bir son darbe yememiş olan AKP bütün toplumsal mücadele dinamiklerine ve devrimci mücadelenin merkezine saldırmaktadır. İşçi sınıfı ile birleşik devrimci mücadelenin, kadınların, gençlerin ve tüm ezilenlerin birbirleriyle olan bağlarını parçalamak istiyor. Bütün nehirleri kendi yatağında boşa akıtmak istiyor, kontrol etmek istiyor. Ancak Türkiye işçi sınıfı, yoksul Kürt halkı ve diğer bütün ezilenler bu çelişkiler içerisinden devrimci seçeneklerle daha fazla kucaklaşıyor. Şu anda niceliksel bir örgütlülük hali mevcut olmasa da denilebilir ki Türkiye ve Kürdistan halkları bütün davranış, pratik ve bilinç hareketleriyle faşizme olan öfkesini her alan ve mecrada gösteriyor. Oluruna bırakılmaması gereken bir süreçteyiz. Çünkü, Afganistan’dan Lübnan’a kadar aradaki onlarca devlet ve halk, üzerine kendi İslami yorumunu alıp hakimiyet planları kovalayan AKP-MHP iktidarının çöküşü, kendi yapısal sorunları ve kendisini yaratan olgularla doğrudan bağlantılıdır. Bu olguları işçi ve emekçilerin lehine kullanmak hala devrimcilerin güncel görevlerinden biridir.

Egemenler cephesinde AKP sonrasına dair bir hazırlık mevcut. İşçi sınıfının, kadınların, gençlerin ve diğer tüm ezilenlerin büyüyen mücadelelerini hakimiyet altına alma ve onları dizginleme bütün egemen klikleri bir araya getiren tek ortak yandır. Ankara’da Fatih Bank isimli kombi servisi sahibi de bu kliğin bir parçasıdır, Beşli Çete de. AKP sonrasına hazırlık bir iktidar değişimidir; işçi ve emekçilerin ne yaşam standartlarında bir değişim olacaktır ne de hayallerinde. Emekçilerin ve bütün ezilenlerin hayali sadece AKP’siz bir hayat değil, sömürünün olmadığı bir ülke olacaktır.

Ülkemizde bininci günlerini deviren işçi direnişi var bugün. Evet, doğru duydunuz “bin” gün. Yeni yeni filizlenen direnişler de var. Her işçinin patronu şu anda Fatih Bank’ın patronu gibi hakaretler ediyor. Sırf o patron direniş sebebiyle az para kazanıyor diye. Sırf emekçi ücretine zam istediği için. Sırf işçi ve emekçi olduğu için. Binlerce gündür süren direnişle patriyarkaya karşı direniş birleştiğinde, gençliğin devrimci mücadelesiyle Kürt halkının özgürlük mücadelesi birleştiğinde o çirkin sözleri emekçilere söyleyen patron kalamayacaktır. O patronların sesi olan kişiden hesap sormak bütün patronlardan hesap sormaktır. İşçi sınıfının yüreğine su serpmektir. Bu nedenledir ki birbirinden ayrı gayrı ama coşkun akan nehirleri okyanuslara akıtma görevi toprağa yağmur olarak düşen devrimci öncülerde, birleşik devrim güçlerindedir.

Egemenlerin aralarında ki anlaşmazlıklardan işçi sınıfı ve ezilenlerin lehine yararlanalım, direnişleri birleştirelim, kazanalım. Nehirler, okyanuslara elbet akacak! 

Paylaşın