Gündem, Kadın - LGBTİQ+, Mihriban Günyüzü, Umut Yazıları

Eti geçti duydun mu bıçak kemikte! – Mihriban Günyüzü


“…sana yokluk sana yasak sana dam
insan değil – hâşâ – bir yağmacı soyu bu
bıçak kemikte
üretensin yaratansın yürütensin dağları
bakma öyle kilit kilit duvar duvar
yetsin artık bu susku
bıçak kemikte…”
Hasan Hüseyin Korkmazgil

Ülke gündemi sürekli değişiyor ve bir önceki gündem unutuluyor ancak özünde emek-sermaye çelişkisinin “can” alıcılığı devam ediyor.

Hiçbir gündem ezilenler cephesinde hasır altı olmuyor. Dipten gelen bir dalga tüm ülkeyi ayağa kaldırmak için yaklaşıyor. Antalya-Alanya’da yaşadığı kulübesi zabıtalar tarafından yıkılan, sorumlu olarak gördüğü belediye binasını pompalı tüfekle basan kadın, insanların artık sistem karşısında “bıçak kemikte” denilen seviyede olduklarını gösteriyor. Ekonomik krizle beraber her gün derinleşen sınıflar arası çelişki; işçiler, kadınlar, gençler arasında bilumum tüm ezilenler cephesinde hat safhada hissediliyor.

Kadınların evlerde, sokaklarda, işyerlerinde hayatlarını denetlemeye çalışan, şiddet uygulayan, emeğini sömüren erkeklere, sermayeye bir bütün halinde patriyarkal kapitalizme karşı direnişinde açığa çıkıyor. Artık kadınlar yaşadığı şiddeti ve şiddetin kaderleri olmadığını fark ediyor, erkek ve devlet şiddetine karşı mücadeleyi yükseltiyor. Yaşanan direnişler, grevler, intiharlar, ateş topuna dönüşen bedenler ülkeyi yönetemeyen faşist iktidarın krizinin bir sonucu olarak her gün emekçilerin gündemi oluyor. Borçlarını ödeyemeyen halkın faturasına yeni borçlar eklenirken faşist iktidar uzay projeleri ile halkın karnını doyurmaya tabiri yerindeyse boş lafla peynir gemisi yürütmeye çalışıyor, yine tabiri yerindeyse olmayacak duaya âmin dedirtiyor. Açlıktan çaresizliğe düşen bir çoğunluk çareyi kendi yaşamına son vermede buluyor, toplu aile intiharları yaşanmaya başlıyor. Faşist Erdoğan iktidarı dönemi boyunca son 17 yılda giderek artan bir grafikle 4801 kişi intihar etti. Temel gıda malzemelerine yüzde yüzün üzerinde zamlar geldi. Açıklanan resmi verilerin aksine enflasyon yüzde 40-50’lere çıktı. Faşist iktidarın ürettiği krizin faturasını yoksul halk her geçen gün ağırlaşan bir tablo ile ödüyor. Bu tablo da Antalya’da duruma itiraz eden silahlı kadın ve daha önceleri yaşanan bu vb. eylemler tekil ve güçlü direniş örnekleri oluyor. Ancak örgütlü bir zeminde karşılık bulmayan bu eylemleri sadece sistemin saldırısına iyi bir karşılık verilmesi olarak okunuyor. Aslında herkes belediye binasından başlayarak Saray’a kadar tüm faşist kurumları, holdingleri basmanın içten içe hayalini kuruyor.

Saray uzay hayali; emekçiler, ezilenler ve kadınlar özgürlük hayali kuruyor.

Saray 1000 odalı sefasını sürdürebilmek için kadınların, işçilerin ve ezilen halkların karşısında güçlü bir ittifak örgütlüyor. AKP-MHP iktidarı kadınlara yönelik topyekün bir saldırı konsepti örgütlüyor. Kız çocuklarını tecavüz failleriyle evlendirmeye yönelik düzenlemeyi yasallaştırmaya çalışıyor. Şiddet uygulayan erkeklerin tahliyesinin önünü açarken, erkek şiddetine karşı mücadele ve yaşam hakkını kullanan kadınları ve tüm siyasi mahkumları cezaevlerinde ölüme terk ediyor. Tüm sermaye grupları, savaş baronları, paramiliter güçler ve faşist diğer partileri “cumhur” siyasetinin etrafında pastadan paylar vererek topluyor. Türkiye emekçilerinin gündemini savaşla bastırmaya, yönetmeye büyüyen açlık ve yoksulluğu perdelemeye çalışıyor. Artık malumun ilanı olan dış siyasetle iç siyaseti bastırma yöntemi yine devreye sokuluyor. Gare saldırısı ile büyüyen toplumsal mücadele hareketi iktidar için tehlikeli boyutlara varmadan “terör” kavramının tek karşılığı bulduğu şovenist-militarist güruhun altında ezdirilmeye, sokağa çıkılamaz bir hale getirilmeye çalışılıyor. Toplumsal hassasiyetin açlık-yoksulluktan “terör”e doğru makas değiştirmesinin zemini örgütlenmeye çalışılıyor.

Faşist iktidar esasta kendine yönelmiş tüm okları savuşturmaya, kendi gündemini yaratarak halkların asıl gündemi olan açlık, yoksulluk krizini unutturmaya çalışıyor. Halkların asıl düşmanının kendisi olduğunu gizlemeye çalışıyor. Devlet yıllardır özgürlük mücadelesi yürüten Kürtleri düşman göstererek kutuplaştırıcı siyasetiyle halkların bir araya gelmesini, ortak mücadele yürütmesini engelledi ve iktidarını sürdürdü. Bu politika bugün Gare yenilgisi karşısında iktidar tarafından yaratılmaya çalışılan karşılığı bulamadı. Bu noktada bu fırsat halkların, kadınların, işçilerin, gençlerin en hızlı en kitlesel şekilde bir araya gelerek sokağa çıkması ve sokağı faşist iktidarı yıkana kadar bırakmamasıyla değerlendirilmelidir.

Hiç kuşkusuz faşist iktidar kadınlara, işçilere ve ezilen halklara düşmandır. İşçilerin kadınların ve ezilen halkların birleşik mücadelesi karşısında çok yönlü bir saldırı gerçekleştirecektir. TSK silahlarının herhangi bir halkın kitlesel bir hareketinde kullanılabilir hale getirilmesi halklara karşı yürütülen savaşın, düşmanlığın açık göstergesidir. Bu nedenle “Kulübelere barış saraylara savaş!” perspektifiyle örgütlü mücadeleyi en güçlü şekilde örmek gerekiyor. Bu örgütlü bir araya gelişler ancak düşmanın saldırılarına cevap verecek donanımda olabilirsek kazandırabilir. Öyle ki ülkede gelişen muhalif hareketler bir bütünlük arz etmektedir. Mücadelenin başarısı birleşik bir kadın, gençlik, işçi hareketiyle olacaktır. Kurulan özgürlük hayali iktidarı hedefleyerek mutlaka başarıya ulaşacaktır. Gare’de yenilen faşist iktidarı bulunduğumuz tüm mücadele alanlarında başta da kadın kurtuluş mücadelesi yürütülen noktalarda yıkalım.

Paylaşın