Çeviriler, Dünya, Gündem, Slider, Umut Yazıları

Umut Çeviri | Leyla Halid: Filistin Birliği Sahada


https://www.youtube.com/watch?v=GSa1lWSK154&t=1s


Leyla Halid: Ben Leyla Halid, 75 yıldır hâlâ mülteci olan bir Filistinliyim. FHKC’nin merkez komitesindeyim. Şu anda Ürdün’de yaşıyorum, hepsi bu kadar.
Soru: Tarihsel olarak bölünmüş ve ideolojik olarak birbirine ters farklı direniş grupları arasındaki birliği ne sağlar?
L.Halid: Öncelikle biz bölünmüş değiliz. Devrimden ve intifadan beri, bu 87’de oldu. Ama bunu bizden gizli yapan FKÖ liderliğinin imzaladığı Oslo Anlaşmasından sonra. Yani birleşmek zorundaydık. Ve hep ulusal birlik çağrısı yaptık. Cünkü işgal altındaki bir halk için birlik bir tür silahtır. Böyle, şimdi o kadar çok var ki, sahada hep beraber çalışıyoruz, hatta bundan da önce Gazze 2008’de dördüncü kez, beşinci kez saldırıya uğradığında ve şimdi İsrail, Hamas’a saldırdıklarını söylemek istiyor ama çocuklar Hamas değil. Kadınlar Hamas değil. Onlar bizim halkımıza saldırıyorlar. Ve bu kez bir soykırım saldırısı.
Soru: Filistin’de mücadelenin son durumu nedir?
L.Halid: Gazze artık tüm dünyanın her yerinde. Gazze alanı artık tüm kıtalara gidecek, çünkü Filistin mücadelesini destekleyen dünya halkları, öldürmüş olsalar bile, öldürmüş ve öldürmüş olsalar bile. Ama Gazze’de hâlâ hayat vardı. Ve sen şimdi Gazze’nin gözlerisin. Sen basınsın. Yani Netanyahu’nun dediklerinden korkmuyoruz. Onlar korkuyorlar, çünkü Filistinliler her zaman
mücadele ederek, silahlanarak ve öteki direniş araçlarıyla hayallerini gerçekleştirmeyi umut etmek zorundalar. Filistinlilerin seçmiş olduğu yoldan vazgeçmediler. Zaten böyle bir seçim lüksümüz yok ve bu lüksümüz de yok. Tek bir seçimimiz var, o da savaşmak ve ülkemizi özgürleştirmek ve kendimizi de bu işgalden özgürleştirmek. Bu işgal Nazilerin yapmış olduğunu yapıyor. Ama onlar yeni şeyler eklediler, çünkü artık silahlar yeni. Holocaust yapıyorlar. Ve bu, bu bir savaş suçu, yaptıkları şey. Bu yüzden kendimize, tüm dünyadaki Filistinlilere birleşme çağrısı yaptık. Ve birliğe siyasi bir konu olarak ulaşmadık, ama İsrail saldırdığında sahada birliğe ulaşıyoruz.
Soru: BM Gazze konusunda bir karar almayı tartışıyor, BM’in alacağı kararların Filistinliler için bir farklılık yaratacağına dair umudunuz var mı?
L.Halid: Birleşmiş Milletler 1948’de İsrail’i bir devlet olarak tanıdı ama bizi kendi kaderini tayin hakkına veya 1948’de Siyonist gruplar, milisler tarafından zorla atılmış olduğu yurduna dönme hakkına sahip bir halk olarak tanımadı. O zamandan beri birkaç BM kararı çıktı ama uygulanmadı. Şimdi, dün konsey, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Rusya’nın İsrail saldırısını kınayan tasarısını kabul etmedi ve 15 ülkeden sadece beş ülke evet dedi. Yani tasarı geçmedi. Artık dünyanın çıkarlara göre bölündüğünü biliyoruz, çünkü ABD’nin çıkarları kendi üssünü korumaktır. Filistin’deki arseniği korumak, bunun adına İsrail diyorlar. Şimdi, bence dünya artık, sokaklara çıkan insan dalgaları var, Washington ve Britanya’da bile, dünyanın her yerinde. Çünkü Filistinlilerin kendi devletlerine sahip olma ve bu devlette onurla ve adaletle yaşama hakkını destekliyorlar. Ama şimdi gördünüz, biz Birleşmiş Milletler’e güvenmiyoruz. Biz önce kendimize güveniyoruz ve zaten dünyanın dört bir yanında bizi destekleyen birçok insanımız var. Bu bize güç ve acılara katlanma gücü veriyor. Biz kendi anayurdumuzun bedelini ödemeye, kan ödemeye, kendi canımızdan ödemeye, bu toprakları özgürleştirmek için ailelerimizi bedel olarak ödemeye hazırız. Çünkü bu olmadan ve sizin özgürlüğünüz de feda edilecek insanlara ihtiyaç duyar.
Soru: İsrail ve müttefiklerinin Filistin direnişini terörizm olarak karakterize etme girişimi var. Bu karakterizasyona nasıl yanıt verirsiniz?
L.Halid: Siz biliyorsunuz, biz biliyoruz, terörizmden söz ediyorlar, ama onlar terörizmin kahramanları, emperyalist dünyanın her yerinde savaştı, Irak’ta, Suriye’dey, farklı ülkelerde. Şimdi de Çin’e saldırmak için hazırlık yapıyorlar. Ve terörizm hakkında söyledikleri her şey onların kendilerine yönelik. İnsanların silahlı mücadele de dahil olmak üzere her tür araçla direnme hakkı vardır. Bu, Birleşmiş Milletler Şartı’nda vardır. Yani onlar bunu ihlal ediyorlar. Halkların hakkını, direniş hakkını ihlal ediyorlar, çünkü özgürlüklerini geri kazanmak onların hakkı. Ve bu, hep dediğim gibi, temel bir yasadır, nerede zulüm varsa, orada direniş vardır. Yani insanlar işgal altında yaşamayacaktır. Ve dünyada ve tarihte bu her türden zulüm bize insanların yapabildiğini, direndikleri zaman onurlarını ve topraklarını ellerinde tutacaklarını öğretti.
Soru: Siyonist proje tek başına hareket etmiyor, emperyalizmin Filistin’in işgalinde ve sömürgeleştirilmesinde nasıl bir rol oynadığını anlatır mısınız?
L.Halid: Biliyorsunuz, bizim bir direniş tarihimiz var ve en başından itibaren anayurdumuza kavuşmak ve özgür olmak için birden fazla kuşağın gerektiğini ilan ettik. Filistin’de olanlar. Biz kendi topraklarımızdan atıldık. Dışarıdan gelenler silahlıydı ve Filistin’de katliamlar yaptılar. Bunu hazırlayan Siyonist hareketti ve Batı Siyonistleri destekledi, şu ana kadar da destekliyorlar. Neden? Çünkü istiyorlar ki, bu Arap ülkelerinde ve Ortadoğu’da cephanelik ve üs, bunu savunmak istiyorlar. Bu yüzden onlar, diyorum ki, tutumlarını meşrulaştırmak için, yine teröristlerle karşı karşıyayız demek istiyorlar. Olan bu. Peki bu ne? Bu, terörizm ve İsrail’in temsil ettiği, kendi halklarına karşı olan başka hükümetlerin temsil ettiği devlet terörizmi de. Şimdiye kadar bu konferansta ve öteki konferanslarda gördük, kendi hükümetlerinden nasıl baskı gördüklerini. Çünkü onlar ABD’nin yanında ya da demek istiyorum ki, ABD her zaman farklı ülkelerin iç işlerine karışır. Düşünün, Latin Amerika’nın ABD’nin arkaplan, arka, arka bahçesi olduğunu. Kendi halklarına, kendi topraklarına, onlarla ittifak yapan hükümete bile hakaret ediyorlar. Hep bu sözü söylemek için baskı altına alınıyorlar. Bu demek ki halkı ve onların kendi ülkelerinde yaşama, kendi kaynaklarına, ister su ister öteki doğal kaynaklar olsun, sahip olma özgürlüğünü umursamıyorlar. Ve her zaman petrol sahibi ülkelerden petrolü çalmak istiyorlar. Venezuela’da olanlara bakın. Demokrasiyi kurmak istemediler. Bakın, korku yayıyorlar. Her yerde korku yayıyorlar. Bir sloganla hareket ediyorlar, bu ülkedeki veya şu ülkedeki halkı demokratikleştirmek istiyoruz, sanki insanların istedikleri değil, ihtiyaç duydukları şeyi elde etmek için kendi aklı yok. Ne yazık ki, şimdiye kadar bu konferansta emperyalizme karşı mücadeleye konuşurken, tartışırken, çünkü kendi halklarına, kendi ülkeerine, kendi kaynaklarına vb yaptıkları adaletsizliği hissediyorlar. Bu sadece Venezuela’da değil ama tüm Latin Amerika’da böyle, çünkü Latin Amerika’da her tür ticaret için, sanayi için kaynaklar var. Bunu çalmak istiyorlar. Ve insanlar, isyan etmekten başka seçenekleri yok. Pinochet döneminde Şili’de olanlara bakın. Bu, bu soykırımdı, yine Arjantin’de olanlar, Küba’da olanlar, Küba altmış yıldır kuşatma altında, ama yine de Küba onların önünde duruyor. Yani ve savaşlarını inşa ediyorlar. Küba kendi ülkesini inşa ediyor. Tüm dünyaya doktor ihraç ediyorlar. Korona döneminde ne kadar çok doktorun İtalya’ya gittiğini gördük, Avrupa’daki İtalya’ya sanki Avrupa’nın daha fazlasına ihtiyacı varmış gibi. Afrika’ya da doktorlarını gönderdiler. Bu demek ki, bu ülke ve halkı isyan ettiği zaman kendi ülkelerinde sosyalizmi ve dış dünya için bunun anlamını ilan edecek noktaya ulaştı. Biz Küba’ya onlardan kazandığımız derslerden biri olarak gözümüzü dikiyoruz.
Soru: 1969’da genç bir kadın olarak bu işgale karşı savaşının bir parçası olarak çok kahramanca bir şey yaptınız. Sizi mücadeleye devam etmeye motive eden nedir?
L.Halid: Biliyorsunuz, savaşmaya 15 yaşındayken başladım. Bir harekete katıldım, bir arap ulusal hareketi ve o zaman üye olarak kabul edilmedim. Çok gençsin dediler. Tamam dedim, yardım edebilirim. Yani biz bir savaştaydık ve ben mecburdum, yani mitinglere gidiyoruz vb ve ben Lübnan’da yaşıyordum, sonra 1967’nin ardından öğretmen olarak Kuveyt’teydim ve öğretmenlikten istifa ettim. Filistin’in kurtuluşu için bir platform aracılığıyla Devrime katıldım. Çünkü bir parçasıydı, liderlik Arap ulusal hareketinin bir parçasıdır ve o dönemde patlak veren devrim için FHKC’yi başlattı ve kurdu. Yani benim için tamamdı, bu görevi öğrenmem gerekiyordu., ilk görev bir uçak kaçırmaktı. Bunu, terminolojimizde uçak kaçırmayı hiç duymamıştım, hiç. Mücadele verdik. Kavgalar ettik, eee, hapiste olabilirdik. Ama bu terminoloji benim için çok yeni bir şeydi ve tamam, FHKC’de eğitim aldığım zaman baştan itibaren bir slogan vardı: Erkekler ve kadınlar (hep birlikte -ÇN) kurtuluş savaşındalar. Yani bu şekilde uygulandı ve aynı zamanda sadece Filistinlileri değil ama hangi milliyetten olursa olsun baskı altındaki tüm kadınları temsil etmek için de, çünkü bizim muhakememize ve fikirlerimize göre Filistin davası sadece Filistinliler için değildir ama uluslararası kurtuluş hareketinin bir parçasıdır. Bunu göstermek için, bu düşünceyi bizzat uygulamak için, kokpitteyken kendimi onlara tanıtmak zorundaydım ve 1967’den sonra ilk şehit düşmüş kadının adını aldım, Şadiye Ebu Gazele. Pilota söyledim, çünkü onları bilgilendirmem gerekiyordu. Biz kimiz? Sonra dedim ki, bizimle kurtuluş hareketi arasındaki bağı göstermek için biz Che Guevara birimindeniz. Bu kullandığımız bir taktikti. Ve bunu yapma niyetimiz sırf dünyanın bizi dinlemesi içindi, çünkü biz kamplardayken bizi dinlemiyorlardı. Biz uyurken kamplar uçup gittiğinde, örneğin Lübnan’daki denize, acılarımızı, kadın ve erkekleri, zincirlere vurulmuş mahkumları ve işkenceleri işitmediler. Ve bunu yaparsak insanlar bunu işitir, diye düşündük. Niye? Niye sorusunu soracaklardı. Neden onlar? Kim onlar? Bunun fantastik bir biçimde ve kimseye zarar vermeden yapılmasını istiyorduk ve böyle de yaptık, temiz bir eylemle. Şunu hatırlıyorum, birden fazla amaca ulaşan buna katılmış olduğum için mutluyum ve kendimi ayrıcalıklı hissediyorum, diyorum. Tüm mahkumları serbest bırakmak istiyorduk. Çok iyi biliyoruz ki ve çok iyi biliyorduk ki, yolcuların bir ilgisi yoktu ama biz liderlerimizden sıkı sıkıya talimat almıştık: kimseye zarar vermeyin, ne yolcuları. Biri saldırana kadar ama biz saldırıya uğramadık. İkinci seferinde de, bir Allied uçağındayken, İsrail uçağındayken, uçakta silahlı insanlar olduğunu biliyorduk. Dolayısıyla ayağa kalktığımız an ateş etmeye başladılar ve gözlerimin önünde benim- bugün ismini söylemeyi unuttum Nikaragua’dan Patrick Argüello’yu vurdular, gözlerimin önünde. Beni öldüreceklerini sandım ama beni öldürmediler. Bu yüzden buradayım. Ve ve pilot bir, onlar, İsrailliler onu yargıladılar. Evet. Pilot yere inmek zorundaydı. Londra’ya indi. Ve kokpitte olan subayı da. Subay şeyle geliyordu- askeri istihbaratın başıydı ve birilerinin orada olduğunu biliyorduk, birincisi gibi DW8 Ramin o uçağa binecekti, elçiydi. Ama Roma’da uçağını nedense değiştirdi. Bunu hatırladığım zaman, birçok kez söyledim, değerlendirme yapmak için, tüm olayın değerlendirmesini yapmak için. Üç yıl sonra her operasyonda değerlendirme yaparız, nasıl etki yarattı, niyetlendiğimiz amaçlar, özellikle tutukluların serbest bırakılması açısından nasıl başarılı oldu. Sadece İsrailliler iki pilotu, Suriyeli pilotları bırakmayı kabul etti ve 1967’den sonra pilotlar Filistin’de tutuklandılar ve bazı tutukluları da serbest bırakmayı kabul ettiler ama yapmadılar, çünkü bizimle konuşmadılar. Elbata bizimle konuşmadılar, Kızılhaç’la konuştular ve Kızılhaç bize sadece onların serbest bırakılacağını söyledi, yani bir sonraki sefer daha fazlasını serbest bıraktırdık, başka eylemlerle, aynısıyla değil. Ve bıraktık, üç yıldan sonra her tür uçak kaçırmayı bıraktık ve ben rol yapmaya devam ettim. Başlangıçta tüm dikkatler üzerimdeydi. Gençtim tabii, her şeyle yüzleşemiyorum, çünkü eğitim almam ve eğitilmem ve önce insanlarla uğraşmam gerekiyor. Bu yüzden dedim ki, basını görmek istemiyorum. Ürdün’e benimle buluşmaya ilk gelen basının karşısına çıkmadım. Bulunduğum eve geldiler. Bu ev Leyla Halid’in evi mi diye sorduklarında hayır dedim. Sadece benimle görüşmek için geliyorlardı. Sonra Ürdün’deki kampta bulunan karargâhımıza gittiler. Ben de oraya gittim ve Leyla Halid burada mı, diye sordular. Hayır, burada değil, dedim. Kampta olabilir, eğitim kampında. Sonra o eğitime gittim, her seferinde beni görüyorlardı. Gelmedi, biraz önce ayrıldı, dedim. Nereye gittiğini bilmiyorum. Sonra tekrar geri gittiler ve şehit Gassan Kanafani istihbarat şefiydi, Lübnan’da tekrar onun yanına gittiler. Kanafani, ben onu bulamadım, siz burada bulamadınız. Bu yüzden aradı. Leyla nerede? Sizin insanlar bana geliyor, karargâha geliyor, basında her yere geliyor. Dolayısıyla Ürdün’e geri döndüler ve Genel Sekreter George Habbaş ile görüştüler. Leyla ile görüşmek istiyoruz, dediler. Habbaş beni aradı, Ürdün’de bulunan çalışma kampındaki büromuzdaydı bu. İtalya’dan bir tv kanalı var, dedi ve istiyorlardı ki benim şey- Hayır, dedim, istemiyorum. Niye, diye sordu. Aslında kameralardan korkarım. Ne? diye sordu. Sen tüm dünyayı korkuttun ve bir kameradan korkuyorsun. Çünkü ben basınla konuşacak kadar yeterince eğitimli değildim. Ömrümde ilk kez olacak bir şeydi ve bazı ifadelerde yanlış yapacağımdan korkuyordum. O zaman Habbaş bana, sen hapisteki yoldaşlarını temsil edeceksin, dedi. Kadınları ve Filistinli kadınları. O zaman ağladım. Dışarıya çıktım ve onlara ben Leyla’yım, dedim. Beni üç kez gördüler ve ben, Leyla burada değil, dedim. Ve sürekli hata yapmaktan korkuyordum, o dönemde siyasi hatalar yapmaktan. Onlara tüm hikayeyi anlattım, tarihi yani. Neler hissediyorsun, diye sordular, biliyorsunuz, medya bazen, şu anda sizden söz etmiyorum, ama bazı insanlar çok özel sorular sordular ve bazen sen güzel bir kadınsın, dediler, ben de bu senin için ne ifade ediyor, diye sordum. Ben bir dava için buradayım, biri için burada değilim. Bir medya insanı bana aynanın karşısında kaç saat duruyorsun, diye sordu. Bu nasıl bir soru, dedim. Senin tıraş olduğundan daha kısa süre. Böyle sorular beni rahatsız ediyor ve cevap vermek istemiyorum ama aynı zamanda bir kadın olmak, genel olarak Arap kadınları imgesi, hepsinin hicap ardında olduğu. Yaşamdaki tek rollerinin sadece evlenmek, çocuk sahibi olmak olduğu. Ve bu kadın kocasının veya babasının, her kimse onun denetiminde. Bazı kadınlar yapamazlar. İmge bu. Yani bu imgeyi de değiştirmemiz gerekiyordu, ama bunu bir yolculuk içinden geçerek, ulusal mücadele içinden değiştirmemiz gerekiyordu. Çünkü sadece insanlığımızı savunarak haklarımızı elde edemeyiz. Nedeni bu. Dolayısıyla şimdiye kadar mücadeleyi tüm araçlarımızla sürdürdüğüm için bir kadın olarak ve bir anne olarak, şimdi büyükanne olarak mutluyum. Ama partimize göre, Filistin’in içinde olmadığı sürece hamile kadınlar ya da anneler, askeri çalışmaya katılmazlar, çünkü İsrail onları evlerinden çıkarmaya geliyor, kendi evlerinden. Erkekler ve kadınlar. Biz dışarıdayız. Biz bunu yapamayız. Ben orada olsaydım, bunu yapardım.
Soru: Filistin’in kurtuluşu için bu kritik momentte uluslararası topluluğa mesajınız nedir?
L.Halid: Önce medyaya sesleniyorum, size, siz de mücadele eden insanlarsınız. Herkes, kendi konumundan ve kameralarınız gerçekleri, mücadeleyle ilgili gerçekleri yansıtacak. Yani siz bizim için elçilersiniz, çünkü bizimle birliktesiniz. Yani, çünkü iki farklı medya var. Ama biri ezenler için ve onlar bu mesajı gönderecek kadar güçlüler ve siz de dünyaya mesajı iletecek kadar güçlü olabilirsiniz. Birisi bu. Uluslararası topluluğa gelince, bugün ve dün ve evvelki gün ve ondan önce halkların mücadelesine güvendiğimizi biliyoruz. Hükümetlere güvenmiyoruz. Bizim yanımızda olduğunu ilan etseler bile, onlara güvenmiyoruz. İçinde yaşadığınız topluluklardaki ilerici güçlere güveniyoruz ve aynı zamanda mücadelenin gerçeklerini yaygınlaştırmaları için ve bunun kapitalistlerle nasıl ilgili olduğunu. Sadece işgal olarak değil ama bu doğrudan emperyalistlerle bağlantılı, çünkü Siyonist hareket emperyalistlerin bir parçası. Dolayısıyla birleşmemiz gerekiyor. Zorundayız, yani şimdi sosyal medyada bilgi için hazır ilişkilere sahip olmak üzene araçlar var. Ve ilerici ve demokratik güçleri tek bir örgüt olarak değil ama düşmanların karşısında geniş bir cephe olarak bir araya gelmeli, çünkü onlar her yerde insanlığın düşmanları, insanlığa karşılar. Dünyadaki insanlara İsrail büyükelçiliklerini, elçilerini dışarıya atmaları, sizin ülkelerinizdeki elçiliklerini, özellikle burada Güney Afrika’da, kapatmaya çağırıyorum. Bunu yapabilirsiniz. Ve çünkü onlar halen sizin topraklarınızdaysa, bu demek ki onları elçi olarak tanıyorsunuz. Hükümeti halkımızı öldüren ülkeye evsahipliği yapıyorsunuz. Bu sadece insanların değil, hükümetlerin de söyleyeceği bir şey. Filistin mücadelesinin yanındaysanız, tamam, eyleme geçin. Bunu konferansta söyledim, eyleme geçmeyi ve bunu uygulamayı. Ne diyorsunuz? Bir ülke biz Filistinlilerin yanındayız diyorsa, o zaman bizi öldüren bu insanları tanımayın.


https://www.youtube.com/watch?v=GSa1lWSK154&t=1s youtube.com adresinden alınmıştır. 29.10.23

III International Dilemmas of Humanity Conference in Güney Afrika’nın Johannesburg kentinde düzenlenen III Uluslararası İnsanlığın İkilemleri Konferansı çerçevesinde Filistinli özgürlük savaşçısı Leila Khaled, Filistin’in özgürlük mücadelesi ve Filistin’le uluslararası dayanışmanın yoğunlaştırılması ihtiyacı hakkında medya projelerine konuştu. Ayrıca özgürlük hareketindeki geçmişi ve direnişin kaçınılmazlığı hakkında konuştu.

Röportaj Iolanda Depizzol, Pedro Stropasolas, Phakamile Hlubi-Majola ve Zoe Alexandra tarafından kolektif olarak gerçekleştirilmiştir.

Transkripsiyon ve metin düzenleme Bianca Pessoa tarafından yapılmıştır.

Craig Birchfield ve Raúl Laffitte tarafından çekilen fotoğraflar

Craig Birchfield tarafından video düzenleme

Ortak yapım: Peoples Dispatch, Breakthrough News, Brasil de Fato, NUMSA Media, Capire & Pan African Television.

Paylaşın