Gençlik, Umut Yazıları

Anti-faşist gençlik mücadelesi – Behzat Mermeroluk

Egemen sömürücü sınıf olan burjuvazi ve onun yürütücüsü AKP-MHP faşizmi, gençlik kitlelerine yönelik saldırılarını derinleştirmeye devam ediyor. Ülkenin dört bir yanından, artan yoksulluk, hayat pahalılığı, yaşam koşullarının kötülüğü sebebiyle ölüm haberleri geliyor. Öğrenci yurtları ölümün, yaralanmanın merkezi durumunda. Sürekli bir “güvenlik” halinde olan faşist iktidar, hem uzak geçmişte hem de yakın geçmişte yaşanan öğrenci eylemleri ile karşılaşmak istemiyor. Bu sebeple, faşist iktidar için bu güvenlik sorunu sürekli olarak derinleştirilmesi ve geliştirilmesi gereken bir başlık olarak duruyor.

Faşist iktidar devrimci, demokratik ve muhalif örgütlenmeleri tasfiye etmek, onları sokakta edilgen kılabilmek için ciddi oranda bir güç örgütlüyor. Gençlik örgütlenmesi için yakın geçmişle bugün arasındaki en nitelikli fark bu noktada belirginleşiyor. Çünkü yakın tarihi hatırlayanlar sokak hakimiyeti, ataklık, karşı-gücü durduruculuk noktalarındaki devrimci zoru kıyaslayabiliyor. Şimdi ise, çeşitli örgütlenmeler adı altında AKP iktidarına, onun ittifak güçlerine bağlı olan faşist oluşumlar örgütleniyor. Sokağa, kampüslere, fakültelere çok hakim olduklarını söylemek zor ama bu oluşumların varlığını kabul etmeliyiz. Belki 90’ların Torosları yok ama bilinsin ki bu yöntemler de faşist iktidar tarafından geliştiriliyor. Bu yüzden denilebilir ki, oluşturulan faşist odaklar, Erdoğan rejiminin saldırı pozisyonundaki milis kuvvetleri gibidir.

Bu faşist örgütlenmeler, ya da genel bir tespitle söylersek, gençlik örgütlerine yönelmiş tasfiye saldırıları her dönemde yeni bir sıçramayla aşılmıştır. Örneğin, ’68 kuşağı döneminde faşistlerin “komando” merkezleri varken ve bu merkezlerde devrimci mücadeleyi tasfiye pratikleri örgütleniyorken de bir devrimci gençlik sıçraması yaşandı. Gençlik, 90’ların sıkışmışlığından da bir sıçramayla kendisini var etmiştir. Birçok anda yaşanan bu gelişmeler bir dönemin önünü açan ve devrimci gençlik hareketine yön veren pratikler oldu. Bugün ise faşistler Çukurova’da, Ankara’da, İstanbul’da öğrenci kulüplerine, gençlik örgütlerine saldırılar düzenliyor. Bunları tekil, zayıf ve etkisiz olarak görmemek lazım. Buradan çıkarılması gereken en büyük sonuç, iktidarın ve onun ittifaklarının böyle bir oluşumları olduğudur. Bir ayaklanma, büyüyen bir örgütlenme karşısında onların da örgütlülükleri genişletilecektir. Bu nedenle gençlik örgütlenmesinde bir sıçrama fikrini ve pratiğini planlamalıyız.

Bugünün gelişen faşist saldırılarını “tali” olarak yorumlamak hataya sebebiyet verir. Birbirine tahammülü olmayan iki karşıt grubun kavgası olarak düşünmek yanlışlık halidir. Bu konuyu ciddiye almak lazım. Her an gençliği ayaklanmaya çağıracakmış gibi ciddi, her an gençliği silahlandıracakmış gibi planlı hareket etmeliyiz. Bu yüzden bir gençlik örgütü ilk önce kendi içini düzenlemelidir. Kadroların düzeni, sempatizanların çalışmalara katılışı ve görev paylaşımı önemli bir başlangıçtır. Kitlelerimizin gizliliği de yine önemli bir gündemdir. Eylem hedefleri belirlemek ise belki de en önemli başlıktır.

Devrimci gençlik olarak eylem hedefleri belirlemede ciddi bir çalışmamız olmalıdır. Bu belki bir faşisti tespit etmek, bir özel güvenliği bulmak, kampüslerimizde-sokaklarımızda rant sağlayanları gözetlemek, güncel gelişmeleri bilmek vs. gibi daha geniş kapsamlı çalışmalar olmalıdır. Örneğin Aydın ilinde Zeren Ertaş’ın ölümü sonrasında müdürün adresini bulmak, veya asansörün bakımını yapması gereken şirketlerin Akreditest ile Irmak Asansör firmaları olduğunu bulmak zor değil. Bu bakımdan faşist saldırılara karşı “direniş” değil, saldırı esas alınmalıdır. “Hesap soracağız!” demek değil sadece, hesap sormak gereklidir.

Bir sıçrayış hali yukarıda özetlendiği şekliyle, bir savunma durumunda oluşamaz. Tam aksine sıçramanın dışavurumu gerçekleşmelidir. Atağa kalkmalıdır. Kitleselleşme, sokak hakimiyeti gibi konularımız da bununla paralel gelişecektir. Her sıçrama ’68’den bugüne kadar büyük kitlesellikleri yaratmış, yeni kadrolar meydana getirmiştir. İşte bugün de devrimci gençlik hareketinin böyle bir planlı, iradi sıçrayışa ihtiyacı var.

Son söz olarak; Faşist örgütlenmelere karşı günlük “devrimci zor” görevlerimizi aksatmadan hareket etmek; diğer yandan da bunun, faşist diktatörlüğün yıkılması mücadelesinde bir parça olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Paylaşın