Gençlik, Umut Yazıları

Gençlik, hesap soracak! – Behzat Mermeroluk

Kısa sayılamayacak bir süredir üniversitelerden ve KYK yurtlarından ölüm haberleri geliyor. Arkadaşlarımız intihara sürükleniyor, alınmayan önlemler yüzünden asansörler çöküyor. Şanslıysak yaralanıyoruz, şanslı değilsek birilerimizin hayatı ölümle sonuçlanıyor. KYK yetkilileriyle, rektörlerle, polisle karşı karşıya geliyoruz. Hepsinin amacı ölümleri gizleyerek gençliğin öfkesini başlamadan bitirmek.

Ölüm, bir iş gücü olarak insanın o iş gücünü bir anda ve sonsuza dek yitirmesidir. Aslında bu, kapitalist sistemde yerini alacağımız “eskimiş” bir iş gücünün ardından “yenisinin” gelememesi sorunudur. Sorunun, sistemi krize sokmaması ise sayısal durumuyla alakalı. Yani egemen sistem tekil olaylar olarak görüyor bunu ve böyle örgütlüyor. En nihayetinde onlarca işçinin iş cinayetine kurban gitmesi gibi, genç yaşta ölümleri de “tolere edilebilir” vakalar olarak görüyorlar. Tabi derdimiz sayılarla değil; derdimiz bunu yaratan bir bütün kapitalist sisteme karşı mücadele olanaklarımızı örgütlemektir.

Sistemi krize sokabilecek olan “sayı” henüz onlar için yeterli düzeyde değil. Ama zaten mesele, iktidar için önemsiz olanı, yani bizim olanı, çalınan hayatlarımızı bir hesap sorma gücüne dönüştürebilmekte yatıyor. Bu nedenle hayatı durdurmaya çalışmak burada önem kazanıyor. Geçtiğimiz günlerde Aksaray’da bir KYK yurdu önünde katledilen sıra arkadaşımız Mine’nin, Aydın’da Zeren Ertaş’ın ve başka yerlerde diğerlerinin ölümüne sebep olan nedenlerle mücadele etmek zorundayız. Bakım yapmayan yurt yönetiminden, olayları ‘hangi sol gazeteye vereceksiniz bu haberi!’ diyen KYK İl Müdürü’nden hesap sormalıyız. Ama kabul etmek gerekir ki, “hesap sormalıyız!” demek ağızdan kolay çıkıyor. Zor olan ve önemli olan onu nasıl pratikleştireceğimizi bilmektir.

Faşist iktidarla gençlik kitleleri arasında bir uçurum var. Tek bir kişinin istekleri ile milyonlarca gencin ortak talepleri arasında tezatlık mevcut. Erdoğan’dan tutalım da lokal düzeyde bir KYK yöneticisine kadar herkes rant, iktidar ve güç peşinde. Sıra arkadaşlarımızla birlikte eğitimin imkan ve olanaklarına dair talepleri yükseltirken televizyonlarda faşist AKP-MHP’nin buna karşı sözleri, alanda onun temsilcilerinin saldırılarını görüyoruz. Bu saldırılara karşı öfke var ama bilinçle yeterli oranda buluşamıyor.

Bugünün Türkiye’sinde gençlik, geleceğinin garanti altında olduğunu düşünmüyor. O nedenle başka arayışlara giriyor. Bugün bu arayışlardan bir tanesi yurt dışına çıkmayı istemekle devam ediyor ama bu gerçekleşemiyor. Bir tanesi maalesef ölümle sonuçlanıyor, bir tanesi de devrimci mücadeleyle birleşiyor. Böyle bir ortamda, yakın tarihi kıstas alırsak, bugün için denilebilir ki, belki de çok büyük sayılarla ifade edemeyeceğimiz bir örgütlülük mevcut. Faşist iktidar, bütün toplumsal dinamiklerde olduğu gibi, gençlik üzerinde de derin etkiler bırakan saldırılar gerçekleştirdi. Gençlik içerisinde örgütlülüğün eskiye göre daha zayıf olmasının bir nedeni olarak bu gösterilir. Ama zayıf değil de kuvvetli olduğu dönemlerde de ne hikmetse iktidarın baskısının az olduğu öne sürülür. Bu anlayışa göre, devrimci gençlik çok edilgen-pasif bir konumda ve her örgütlenme imkanı devletin dönem siyasetine göre değişiyor. Bu yanlış varsayıma göre, hiçbir zaman örgütlenme imkanları elde edemeyebiliriz. Ama burada göz ardı edilen olgu, gençliğin devrimci gücünün iradi müdahalesidir. Gençlik mücadelesinin her yükseliş dönemlerinde yeni yöntem ve örgütlülükle sahneye çıkan devrimci gençlik örgütlenmesinin varlığıdır. Yakın geçmişte stant açmak bir dönem için önemliydi. Sonra binaları zincirleme eylemleri, yol kapatma eylemleri, suçlu olana boya-yumurta atma eylemleri önemli mücadele pratikleriydi.

Adı geçen pratikler en nihayetinde hala kullanılabilir pratiklerdir. Ama süreçleri lehimize çevirmek için bir yandan bu pratikleri yaparken, diğer yandan bu pratikleri aşacak olan yönteme hazırlanmalıyız. Aksaray KYK Yurdu önüne üst geçit yapılmadığı için canını veren Mine Nur Uysal’ın, asansör faciasında ölen Zeren’in hesabını sormak için bütün yetkilileri bilmemiz gerekiyor. Aksaray Yurt müdürü Harun Koç açığa alındı ama henüz bize hesap vermedi. Söyledikleri hala kulağımızda yankılanıyor. Ondan hesap sormayı hedefe koymalıyız. Arkadaşımız Zeren, asansörde sıkışarak hayatını kaybettikten sonra, Gençlik ve Spor Bakanlığı “panik yaptı” diyor, sorumlu firma işin içinden sıyrılıyor ve “neredeyse” suçlu olarak arkadaşlarımız ilan ediliyor. Böyle bir tablo içerisinde kendi koltukları, rantları için kılını kıpırdatmayanlardan hesap sormalıyız.

Kısacası, hem bir mücadele sürecinin yükseltilmesi için hem de hesap sorma bilincinin büyümesi için daha büyük örgütlülükle daha büyük şeyler hedeflemeliyiz. Bu, bizim için yeni bir yükseliş dönemi olacaktır. Hesap sormanın uzun süreli bir şey olduğunu, kapsamlı bir planlama gerektirdiğini ve bunları yaparken de hayatı durdurmak gerektiğini bilerek hareket edelim.

Gençlik hesap sorarak kazanacak!

Paylaşın