Seçtiklerimiz, Slider, Umut Yazıları

İnsan insana bunu yapar mı? – Devrimci Parti Bülteni

İnsanlık tarihi boyunca felaketleri tasvir etmek için üretilen halk rivayetleri, binlerce yıldır biçim değiştirmesine rağmen aktarılarak devam etmiştir. Sınıfsız toplumların son dönemlerinden başlayarak ortaya çıkan bu rivayetler dinlere ruhunu vermiş, oradan günümüze kadar uzanan benzer bir özde bütünleşmiştir. On binlerce yıldır insan gördüğü acı, zulüm, felaket ve her türden kötülüğü insan görünümlü insan dışı varlıklardan bilmiştir ya da öyle olmasını temenni etmiştir. Çünkü en ilkel halinden en modern topluma kadar insan kendine zarar veren şeyin sosyolojik ve psikolojik olarak insana ait insana yaraşır olduğunu reddetmek istemiştir.

“İnsan insana bunu yapmaz” deyişi kökünü burdan alır. Çünkü bu deyişin en katıksız hali ruhunu on binlerce yıl süren komün gücünden devralır. Yaratılış öykülerinde yer alan “şeytan” tasviri insanın işlediği kötülükleri onun iradesinden azade görererek aslında yine kendinin ürettiği ancak onun üstünde ona yabancılaşan bir varlığın sebep olduğuna inanmak ister. Tıpkı devlet gibi, tıpkı insanı insana köle eden sınıflı toplumlar gibi…

Yecüc’le Mecüc’ün hikayesi böyle bir hikayedir. Halk rivayetlerinden tek tanrılı kitaplara kadar farklı tasvirleri olsa da hepsinde aynı olan şey şudur: “Biri uzun biri kısa” iki bedende tasvir edilen ve bunların çocukları hariç geri kalan insanlar ve doğa için kıyametin habercisi sayılan bu iki şahsiyetin, kötülüklerin kapısını sonuna kadar açtığıdır. Onlar sahnede yer alınca bütün ırmaklar, dereler kurur, savaşlar, nifaklar, kıtlık egemen olur…

Şimdi gözünü kapa ve bir düşün “uzun adam ve kısa adam” olarak tasvir edilen bu Yecüc’le Mecüc’ün, kıyameti getirecek kötülük ittifakında hangi insan sıfatında yer aldıklarını hayal et! Gözünün önüne gelenler gözümüzün önüne gelenlerle aynıysa merak etme tarafımız da aynı demektir. Yine modern toplumlar öncesi tüm rivayetlerde kötülük nasıl ki insan dışı varlıklara atfedilirse, tarihin iyilik için savaşanları terazisinde küfenin diğer tarafında kazananları hep birleşerek savaşan, etten kemikten insanlar olmuştur. Tüm bu hikayelerde dünyayı istila etmeye çalışan dünya dışı varlıklara, kötü ruhlara, adaletsiz tanrılara, zalim dehaklara, erkek “krallara” karşı insan kendini var eden, üreten elleriyle ve birlikte savaşarak kurtulmuştur. Yani dünden bugüne insanı bu kıyametten, bu cehennem yaşantısından kurtaracak yine insanın savaşıdır. Tıpkı bizi sömürmekten başka hiçbir şey sağlamayacak patronlara ve onun devletine karşı işçilerin kurtuluşunun kendi eseri olacağı gibi…

“Vezir’i yaktılar, gemiyi yürüttüler”

Vezir Muhammed Afgan bir işçi, emeğini satmaktan başka hayatta kalabileceği bir servetin içinde doğmamış. Bu düzen ona yaşarken hak görmediği onurlu bir yaşamı ölüsüne de layık görmedi, cansız bedenini ateşe verdi. Zonguldak’ta kaçak bir maden ocağında çalışan Vezir, çalışırken iş cinayetinde yaşamını yitirdi. Patronu, inşa edilen bu kölelik düzeninde parasına zeval gelmesin diye Vezir’in cansız bedenini bir ormanlık alanda ateşe verdi. Patronu MHP’li, iktidar ortağı, ona yasa yok, onun ruhsat almasına bile gerek yok… Sorsan Vezir’le “din kardeşi”.

“Eyyy” diye başladı uzun adam! Bütün dünyayı karşı tutum almaya çağırdı. “Terörist İsrail” durdurulmalıydı. Filistin halkı soykırıma uğruyor, hastaneler bombalanıyor, insanlar çoluk çocuk demeden katlediliyordu. Tıpkı “cambaza bak” diyen yankesici gibi herkes onun işaret ettiği yöne bakarken alttan alta kurduğu teşkilatla ceplerimizi boşaltmaya, kendi gemisini doldurmayı sürdürüyormuş. Netanyahu ile Erdoğan orta oyununda bize “cambaza bak” derken kendileri ticaretlerine devam etmişler. İsrail’in Gazze’de hastaneleri bombaladığı gün Erdoğan ailesi oğluna ait gemilerle İsrail’e yük taşımaya, kasalarını doldurmaya, al gülüm ver gülüm tezgahını işletmeye devam ediyormuş. Sorsan Filistin’le “din kardeşi”…

Bunlar tarihin derinliklerinden gelen halk rivayetleri değil. Ne kötücül ruhlar, ne de Yecüc’le Mecüc sebep oldu bunlara. O halde sorabiliriz “insan insana bunu yapar mı?” Yapar! Çünkü insanlık sınıf olarak bölünmeye başladığı dünden bugüne tarihin motoru sınıflar mücadelesidir ve bu tarih içerisinde halk rivayetlerinden, modern sınıflı toplumlara kadar Yecüc’le Mecüc’ten köle efendisine, toprak ağasından patron sınıfına, TÜSİAD’ından MÜSİAD’ına onlar hep aynı tarafa düşer. Bunların iktidar olduğu her tarihsel kesit, bir avuç azınlığın cennet hayatı yaşaması uğruna milyonlara yaşatılan cehennemdir.

O halde bunlarla ne din kardeşliği, ne ulus kardeşliği, ne de gemi kardeşliğimiz var! Bizim kardeşliğimiz dünyanın tüm sömürülen işçileri ve ezilen halklarıyla sınıf kardeşliğidir.

Devrimci varsa umut var!

-Devrimci Parti Bülteni 4. sayısından alınmıştır-

Paylaşın