ABD’de 11 Eylül saldırılarına dair yeni ortaya çıktığı söylenen bazı bulgular tartışılmaya başladı. Yeni ortaya çıktığı söylenen bulgulara dair açıklamaları okuyunca ortaya ilginç bir tablo çıkıyor çünkü başlıklarda yazıldığı gibi, bulgular yeni değil. Yeni bulgular olarak ifade edilenler, 11 Eylül saldırılarından on gün sonra İngiltere’de gözaltına alınmış bir Suudi Arabistan vatandaşının ifadeleri ve evinden çıkan materyaller. Başlıklarda yeni bulguların ortaya çıktığı ifade edilirken, haberlerin içinde, bu bulguların kamuoyu ile yeni paylaşıldığı bildiriliyor. Yıllar boyu kamuoyuna açıklanmamış bu bulgular gerçekten önemli. Gün ışığına çıkan bulgular Suudi Arabistan vatandaşı Ömer el-Bayuni’nin 11 Eylül eylemcileriyle olan ilişkisi hakkında.
11 Eylül saldırıları sırasında CİA başkan yardımcısı olan Michael J. Morell yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan vatandaşı Ömer el-Bayumi’den sağlanan bazı kanıtların 11 Eylül saldırılarına ilişkin açıklamaları değiştirebileceğini ifade ediyor ve bu kanıtların bir bölümünün ABD’de Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti milletvekilleri ile bazı uzmanlardan oluşan 11 Eylül araştırma komitesiyle neden paylaşılmadığını sorguluyor. 11 Eylül araştırma komitesi raporunu 2004 yılında sundu. Kongrenin ve Adalet Bakanlığının kanıtların işlenmesindeki bariz ihmalleri soruşturması gerektiğini belirten Morell, “FBI’a sunulduktan sonra bu kanıtlara ne oldu” diye soruyor. Konuyu haberleştiren New York Times gazetesi haberi hazırlarken FBI’a bu soruyu sormuş ama FBI bu soruyu yanıtlamayı reddetmiş.
11 Eylül saldırıları sırasında C.I.A.’nın başında bulunan George Tenet te yeni kanıtların daha fazla değerlendirme gerektirecek kadar önemli olduğunu söylüyor. Yeni kanıtlar olarak adlandırılan bulgular, Suudi Arabistan vatandaşı Ömer el-Bayumi’nin 11 Eylül saldırılarından 10 gün sonra İngiltere’de gözaltına alındığında elde edilen bilgilerden oluşuyor. Yani bilgiler yeni değil ama kamuoyuyla ilk kez 11 Eylül’de yaşamını yitirenlerin ailelerinin açtığı davalar çerçevesinde yeni paylaşılıyor. Bu bulguların önemini ifade eden eski CİA şefleri kuvvetle muhtemel bu bilgileri yeni öğrenmediler. İngiliz yetkililer elde ettikleri bilgileri bir ay sonra ABD makamlarına sunduklarını söylemişler. 11 Eylül gibi önemli bir hadiseye ait özel bilgiler herhalde CİA şeflerine iletilmiştir.
Bulgular 11 Eylül’de yaşamını yitirenlerin ailelerinin açtıkları davalar nedeniyle gün ışığına çıktı. Bu davalarla ilgili olarak Amerikan Kongresi, Suudi Arabistan’ın egemenlik haklarından doğan dokunulmazlığını sınırlandırmaya yönelik bir müdahalede de bulunmuştu. Davalar devam ediyor ve davacıların davayı kazanabilmeleri için sadece Suudi hükümeti çalışanlarının hava korsanlarına yardım ettiklerini değil, aynı zamanda bunu resmi görevleri kapsamında yaptıklarını da kanıtlamaları gerekiyor. Zaten eldeki bilgiler Suudi hükümeti çalışanlarının hava korsanlarıyla ilişki içinde olduklarını gösteriyor. Dava büyük ölçüde, hava korsanlarının Kaliforniya’ya geldikten sonra Ömer el-Bayumi ve diğerlerinden aldıkları yardımın El Kaide’nin planladığı saldırıların parçası olup olmadığıyla ilgili.
Yeni açıklanan bilgiler, 2021 yılında Biden yönetimi tarafından gizliliği kaldırılan bir soruşturmaya ait binlerce sayfalık F.B.I. belgeleriyle destekleniyor. Encore Operasyonu olarak bilinen bu soruşturma herhangi bir suçlama yapılmadan kapatıldı. Bu operasyonda çalışmış olan bazı görevliler kapatma kararına karşı çıkmıştı. Kapatma kararına karşı çıkanlarda bazıları emekli olmuş ve şimdi davacılara danışmanlık yaparak davalarla ilgilenmeye devam ediyor.
El-Bayumi San Diego’da, aynı zamanda davada davalı olan bir Suudi havacılık şirketinde muhasebeci olarak çalışmış. Suudi Arabistan el-Bayumi’nin bir hükümet çalışanı olduğunu defalarca reddetmiş ancak gizliliği kaldırılan F.B.I. belgelerine göre, 2017 yılına gelindiğinde büro onun Suudi istihbarat servislerinin gayri resmi bir ajanı olduğu sonucuna ulaşmış. El-Bayumi uzun süre iki hava korsanıyla Los Angeles’ta bir restoranda yaptığı ilk görüşmenin tesadüfen gerçekleştiğini savunmuş. F.B.I. ise bu buluşmanın daha önceden belirlenmiş olabileceğini düşündüren kanıtlar bulmuş. El-Bayumi 2001 yılında saldırılardan on gün sonra İngiliz yetkililer tarafından gözaltına alınıp sorgulandıktan sonra Suudi Arabistan’a geri dönmüş ve o zamandan beri Suudi Arabistan’da yaşıyor.
El-Bayumi’nin İngiltere’nin Birmingham kentindeki eski evinde bulunan bir kanıt yeni açıklandı. Bu kanıt, hava korsanlarının 11 Eylül saldırılarında hedef aldığı binalardan biri olan ABD Kongre Binası’nın 1999 yılında çekilmiş bir videosu. Video Kongre Binası’nı çeşitli yönlerden, girişleri, çıkışları, park yerleri ve güvenlik görevlileriyle birlikte gösteriyor. El-Bayumi’nin videoda Kongre Binası için “en önemli bina” dediği duyuluyor. Videodaki insanlardan “Beyaz Saray’ın şeytanları” olarak bahsediyor. Bir “plandan” bahsediyor.
Emekli CIA Başkan Yardımcısı Morell, ABD’de ilk kez Haziran ayında “60 Minutes” programı tarafından yayınlanan Kongre Binası videosunun bir terör saldırısı hazırlığının işaretlerini taşıdığını söylüyor. “Bu bir casusluk videosu” diyor. Bayumi’nin ya El Kaide üyesi ya da onlar için çalışan biri olduğunu düşünüyor. Eski CİA Başkanı Tenet te, C.I.A.’da çalıştığı yıllarda Capitol videosundan ya da uçak şemasından haberdar olmadığını söylüyor.
Uçak şeması olarak adlandırılansa, saldırılardan on gün sonra İngiltere’de gözaltına alınan el-Bayumi’nin evinde bulunan onun çizdiği bir uçak resmi. Bir bloknota çizilmiş olan uçağın üzerinde bir matematiksel denklem yer alıyor. El-Bayumi’nin gözaltına alınmasından bir ay sonra İngiliz yetkililer elde ettikleri bu materyali FBI’ya teslim etmiş ancak bundan sonra çizime ne olduğu bilinmiyor. Büronun bir uzmana denklemi analiz ettirip potansiyel önemini keşfetmesi için on yıl geçmesi gerekmiş. Uzman, denklemin bir uçağın ufuktaki bir hedefi vurmak için alçalması gereken hızı hesaplamaya yardımcı olmak için kullanılabileceğini tespit etmiş.
11 Eylül Komisyonu İcra Direktirü Zelikov yaptığı açıklamada, komisyonun bu çizimden ve formülden haberdar olmadığını söyledi. “Haberimiz olsaydı, el-Bayumi ile yaptığımız görüşmede bu konuyu ona sorardık” dedi. Geçen hafta Manhattan’daki bir federal mahkeme salonunda, davacıların avukatlarından biri, el-Bayumi’nin 2021 yılında verdiği bir ifadede, uçak şemasının gerçekten kendisine ait olduğunu söylediğini ilk kez açıkladı. El-Bayumi bunun 14 yaşındaki oğlunun ödevinin bir parçası olduğunu söylemiş.
New York Güney Bölgesi’nde görev yapan Yargıç George B. Daniels bu ifadeye şüpheyle yaklaşıyor ve “o böyle söylüyor ama biz buna neden inanalım” diyor. Hep deniyor ya: “Kurumlar işlemiyor.” En son Trump suikastinde de işlememişlerdi. Geçtiğimiz gün, Trump suikastinin gerçekleştiği yerin yerel polisleri açıklamalar yaptı. Trump’ın mitinginin güvenlik ekibi içinde yer alan polis, Trump’a ateş açılan binanın güvenliğinin sağlanması gerektiğini günler önce söylediğini ifade ediyor. Yanındaki bir başka polis ona soruyor: “Kime söyledin?” O yanıt veriyor: “Gizli servise”.
Yerel polis günler önce söylemiş ve fakat öğrenildi ki, saldırıdan 40 dakika önce alanın etrafında bir şüphelinin varlığı tespit edilmişti ve nasıl olduysa bu şüpheli Trump’a ateş etmeye başlayıncaya kadar bulunamamıştı. Daha doğrusu, yapılan açıklamalara göre bulunmuştu da, ateş etmesi engellenememişti. Trump’a ateş eden şahsa yaklaşan bir polis ona durmasını söylemiş ama şahıs tüfeğin namlusunu üzerine doğrultunca kaçmış. Polis kaçınca bu şahıs Trump’a ateş etmeye başlamış.
Trump suikatinin yarattığı tartışmalar sonunda CİA başkanı istifa etti. Kurumunun işlemediğini kabul etti. Suikastle ilgili en önemli detayı Trump dile getirdi. Dedi ki, 15, 20 dakika geç olabilirdi. Neden söylenmedi? Trump kürsüye çıkmadan 40 dakika önce şüpheli etrafta aranmaya başlamıştı. Trump böyle bir durum olduğunu söyleseydiniz, kürsüye geç çıkabilirdim, neden söylemediniz diyordu. “Kurumlar işlemiyor” ki, nasıl söylesinler diyelim.
11 Eylül’in nasıl bir dönüm noktası olduğu çok iyi biliniyor. Yine Trump’a başvuralım, 2016 seçimleri öncesi yayınladığı broşürde, 11 Eylül sonrası savaşlarda 3 trilyon dolar harcandığını ama hala ne yaptıklarını anlayamadığını söylemişti. Trump için hayat dolar anlamına geliyor, bu nedenle bu noktayı sorgulaması şaşırtıcı değil. 11 Eylül sonrası Ortadoğu’da milyonlarca insan öldü, toprağını terk etmek zorunda kaldı. Onulmaz acılar yaşandı, hala yaşanıyor.
Öğrenildi ki, 11 Eylül saldırganlarına yardım eden, evinde bu bulgular ele geçirilen Suudi vatandaşı senelerdir hayatını keyif içinde yurdunda sürdürüyormuş. 11 Eylül’de hayatını kaybedenlerin aileleri olmasaydı, bu da öğrenilemeyecekti. Bulgular öyle bir gizliymiş ki, CİA şeflerinin bile “haberi” olmamış.